ŞÜKÜRŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kardelen misali yüreğim ölümün kıyısında yaşamayı seçti... Ve baharları vuslat bilmekten çoktan vazgeçti...
Eski bir düş evinden nanik yapardım an(ı)larıma Hüzün nehirleri akardı kendime doğru düşlerimde. Bir muammalı vakitti oysa ki yalnızlık yalaz yalaz sarmalansa da sonsuzlukta... Kum fırtınasında göğe asılı kalırdı sağanaklar. Göz kırpma aralığında geçerdi zaman. dönerdi gün üç vakte kadar... Fokurdayarak demlenirdi sabah kışlardı yarin ayak dibinde kağıt kalem Hayat ile hayal karışırdı birbirine sahranın tam ortasında görülen serap misali... Hummalı fırtınalara kapılıp sürüklenirdi güz bahçem. Dolaşırdım bir muhacir gibi kutlu yolunun içime uzanan çöllerinde. Sürgün naraları yankılanırdı avuçlarımda aşkın doyumsuz rengi tomurcuk olurdu evliyanın sinesinde... Hissetmeseydim bu hüzünlü mevsimleri, nasıl kavuşacaktım şimdi muhabbete... Elim nasıl bulaşacaktı şiire körpe bir duanın harlı perçeminde iken kalemim. Göç vakti ey gönlüm kelimeler kelimelere yaslandı Aşk kaydını yaptırdı yüreğinin kıyısına Sana baktım, içimde kendimi gördüm kanayan gül yaprağından geldi selamın ilişmeyin yarama!.. Soluyorum nefesini binlerce kez Dokundukça dağılan gül yapraklarında... Ferda Özsoy |
Sevgi ve saygılarımla değerli hocam...