Barok Şeytanların İnce Ağzı
işte bu
tekerlekler gıcırdıyor alfansonun burnunu çekişenden ormana doğru kaçışı küçülüyor esmer saçları ağaçların barok şeytanların ince ağzı kiliselerin başına yağdıkça orta çağ usturası gibi yanağıma değen fahişelerin kara buluta benzeyen çirkin ezgileri dudağımın kirlenmiş kıyısından geçiyor çoğalan nal seslerinin özgürlüğü adına atların kalçasından kamçıyı eksik etmeyen gözleri mumlu şövalyelere söyleyin kıyada ki o ve uzadıkça yol çınlayan çandaki tiz benim sesim putperest gülüşlerini haykıran nehir kayaların altında uyuyan balıkların sezgisi suya değen ayaklarını çırptıkça karamsar bir istek doluyor geceye tüketiyoruz ayın getirdiklerini sınırları aşan bedenimizle ne çabuk günahkar olduk böyle ne çabuk burkuldu teninizin taze uykusu uçurumlara hevesli ilk adımların çıkıntısı gibi korkusunu boşluğa salan inilti bütün sabahların ilk uyanışını göğüslerinizin dik bakışlarında tüketti kaçamak bir kaç ışık yaprakların ve dalların yere eğilen neşesi boynunuzun beyaz gerdanlığı çekildikçe soluyor saçlarınızda azalan yeşil bir kelebeğin başınıza konuşu değil iki dudak arasına sıkışan eski bir aşkın dibinde sarılıp gidiyorum geceye beyaz nalları ışıldıyor atların ağzımda nehirlerin suskunluğu duyuyorum aklından geçenleri hayalimde kaldığı kadarıyla kalbinde yücelen esmer günleri. |