davet bildim uzakları
-Ey çığlığımın şiirlere düşürdüğü lâl iz
-Ey şeb-i arûsuma ağu olup dolan çoğalan giz -Ey y/âr bildiğim yöneldiğim dehliz; Sana yazgımı kelimelerle anlattım nice yıllar sen okudun ben beş günlük gölgeliklere kan kustum dirimlerini senle bölüşen bedenim Rüzgârla boğuştu gönül fenerime şimşekler çaktı özlemim tufanla yerlebir yolumu kaybettim uğuldayan ormanda -vakit mayalanıyor ört beni dokuz yerimden- -mevâ’sularında kelime-i şehadet saracağım onulmaz yaralarıma- hiç direnme otur şöyle yanıbaşıma yorganlara bürünüp açılmalıyım sana bu en dingin en derin halim vedaları yıkandım mehtapım hazır korkma; mevsimlerin yoğurduğu fırtınada azıksız toprağı ıslatan gözlerime bak Nil kadar cömert melâlim şems içre akıtıyor gözyaşımı tebessüm silindi felek bile nâçâr kalıyor derdime -derdim ki izdüşüme vuslat izi bırakır ağır yük olur zaman Şehr-i İstanbulun nabzına sokulup oturmuş akrepler tutuyorlar en vurgun yerimden zehirleniyor üstüne titrediğim en sevdiğin mavi ortanca umut burcunda gün sayıyor sularım dağlara yaslanıyor hey... -söyle yaslanabilirmisin beş günlük gölgeliklerin çığlığına!- |