Su 167-İstanbul MemleketFeyzi ağbiyle, hayırsız Sülemen ğeldiler aynı yaşdayız da o benden birez tırakalıydın emme sala(ğı)dın valla badının[1] teki uluğun[2] önde ğedeni onnarı görünşe barabar sabısını ğörmüş av köpe(ği) gibi bi sevindim ki neredeyse gucaklayıp öpecen gözümde tütmüş Felek Sülemen, adam üsdüne çuval devrilmiş de çuval altından gurtulmuş ğibi soluklandı onnar gelince döndü ğetceğdi Fevzi abi “-hayrola bilader” deye terslendi benim ahbeb; “-yok bir şey” dedi yazzık valla o da mahçıp oldu onnara “-Mehmet Çay Aşağı Tırtarın hepiciğini tanıyoru bi de neydi o öteki köy ……..” ben “Göğcelli” dedim “-ha!” dedi “-orayı bide Tok!...” ben de hemşerimizinen, Feyzi Abey’i tanışdırma telaşasındayın “-bu abey sizin köyü bi..!” biliyo deyceğdim amma Göde Feyzi bana!, sonura da adama bi baktı kiynee o ğadak olu(r) ne adamı, ne beni cuvaplamadı sonura gene bana bakdı dik dik ben süt dökmüş kedi ğibi yutgundum, suşlandım gızardım-bozardım “-burda İzbartalıyın denir o(ğ)lum ne bilsin elin adamı Göğcelliyi Izbartanın neresinden derse Yalavaş dersin zağır içinden mi derse o zaman köyünü dersin Okarı Tıltarlıyın Tokmacıklıyın deyye” dedi valla gıp-gırmızı oldum (hikayenin uzamaması için gökçeali ve Tokmacık bölümleri atlanmıştır) Sülemen fırsantını bekleyomuş ğibi gafayı yokarı dikdi a(ğ)zını da sonuna ğadar aşdı tavatir iki sahat öyle ğaldı onu güldüm sanıyo maho! .. neçeden sonura biz bu ğarada pırtıları tomafile davşıdık yerleşdirdik dee o “- ……….. hauufh” deye gülmesini bitirdi “-Allah eyinliğini versin heş gülce(ği)m de yoğudu” dedi “.mını dinini ..ktimin ……… eşşe(ği)min annı sakar kendi lağabını bana dakar” Feyzi Ağbi onada dik dik bakdı da o da susdu bereket versin tabi o kepicilik aya(ğı)na Öteyüze[3] Arızlıya ğadar getmiş ya! aklı sıra hava basıyo eşşolu eşek! içimden “hadi sana bunu sormazsam” dedim geşmiş gün, bi sinirlendim amma “-ülen Feleğolu, Göde Feyzi’nin önsıra[4] olur-molur de(ye)ce(ği)n, bana arka çıkacağın, beni gayırca(ğı)n yerde aklın sıra guyumuzu ğazıyon ha! amma benim elime bi fırsant geçer” deye gahırlanıyon “-alacağın osun bunu yanına bırakman görüsün sen iki gözüm öğüme aksın soracan bunu sana” bizim o ğüne ğadar dışarı bi adım atmışlığımız mı var bi(r) güçcüğüken; Tokmacığa Omaralların düğününe ğetdim ıramatlık ebece(ği)zimin terkisinde bi Aşşamelleyi bilirin onu da okulcaklayın gezmeye ğetdik o ğadar Göğcelliye Azizin Hasan’ın düğününde gelin almaya ğetdim dediydim ya agam beni yollamadı herkeşler akışdı getdi de hala içime dert olur yazılıgayadan yazılıçemenin sovuk suyundan ba(h)setti herkeş analı-gızlıya daş atdıklarından ah bu agam.. her neyise” [1] badı: sümüklü [2] uluk: zeki olmayan (geç anlayan) uzun boylu, salak [3] öteyüz: dağ(Toroslar/Gelincik Tepesi)ın arka tarafı (Afyon) [4] önsıra: önünden, diğerlerine örnek olarak |
yaşanmışlıklar senin kendine has üslubunla ruh bulmuş..ben bilirim seni..gülünecek yerlerde bile sende hüzün bulutu olur..zira yaşamışsın tüm bunları ve yazarken de okurken de yeniden yaşıyosun
ömrüne sağlık abim