17
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
5651
Okunma

benim hüznüm aşk’tan değil
baba sızımdan
babasızlığımdan...
-yüreğim ki şubat çığlığında kovulmuş vatanından-
hadi...
hadi uzat ışığını baba
hicret ederken âmâ bedenimden
bir avuç gözyaşı
bir tutam baba hasreti çalacaktım sana!
*
...başımın altında kuş tüyü yastık
sarılıyorum henüz öksüzlüğünü yitirmemiş hayallerime
farz edin
ellerim üşümüyor
yüreğim de
ölmüyorum yani özlemden
deviriyorum hüznün saltanatını
samanyolunun ilk ışık dansının
bilmem kaçıncı ayininde
sanki...
sanki sılamdayım
ak kanatlı bir masalın maviliğinde yüzüyorum
ardım sıra tanıdık ayak sesi
-i r k i l i y o r u m-
’B A B A M’
kulaç kulaç döllenirken umutlarım
doğmak istiyorum sere serpe
iki belikli bir kızın
’bir varmış bir yokmuş’ diye haykıran gözlerinde
ama...
ama nafile!
bir yanım dilsiz
bir yanım öksüz
sitemim çok
sitemim yok
hüznün flüt sesiyle coşarken sancılarım
duruyor zaman yüreğimin ekseninde
çekiliyorum
kendi içimden apansız...
-şimdi
ş u u r s u z u m!
k i m s e s i z i m!
ey ruhum gel artık
g e l!
yükle sağıma ve soluma
babamın sevgi cephanesini
nefesini nefesime üfle
üfle ki
son kez dirileyim ölümüne
haykırışlar biriktirmeden ellerime-
...öpülesi ellerinle kurduğun çardağın altındayım şu an
bakışlarım birbirini kovalayan balıkları takip ederken
akıyor paramparça suretimin evlat akışları
durduramıyorum...
ve hatırlıyorum us’uma kazınan dehşet anını
en ölümcül uğultular esir alıyor benliğimi
en yıkıcı depremler oluşuyor coğrafyamda ard arda
telefon ahizesi kulağımda
kala-kalıyorum öylece!
en renksiz
en soluksuz tek bir çığlık
iki el ateş sesi
acımasızca vuruluyorum
hem sağımdan
hem solumdan
hâlâ
hâlâ görmüyor musun?
duymuyor musun baba?
’Nagihan’ kimliğim boynunu bükmüş yokluğunda
nereye baksam
nereye gitsem
sen
aklımda
yüreğimde
ruhumda
sadece
sen
sen
sen!
ah! tek bir tekmede yıkıp mesafeleri
öpsem şefkat kokulu ellerini
bi dokunabilsem sana
bi sarılabilsem
çocukluğumun en son kalan yanı
nasıl da bahtiyar olacak!
bir zamanlar
çakır gözlerinde tutsak kalırdım hep
her amin sonrası öperdim ’babam’ kokularından
hep gizli gizli özler
açık açık severdim
kapı dibinde
pencere önünde
mahalle başında beklerdim
gurbetten gelişini
beni sımsıcak sarmalayışını
ah! nasıl da bayram coşkusuyla
b e k l e r d i m
bi bilsen
bilebilsen...
sen...sen benim en büyük saadetimdin
damarlarımda dolaşan kanımdın
canımdın
en güvenli sığınağım
en büyük aşkımdın...
ey yüceler yücesi kara toprak
tüm menziller çok silik artık
sınır boyunca çaresizim
hedefler sökülmüş yanık bağrımdan
satır satır karaladığım on dört Şubat’tan beri ölümü
her şey
herkes
o kadar uzak ki
kendi kendimi bu kadar ağlarken
hiç ama hiç görmemiştim...
hani...
hani söz vermiştin baba!
her yaz gelecektin
kurulacaktın gönlümdeki tahtına
sen suladıkça şefkatinle
hiç solmayacaktı biz kokulu çiçeklerim
hiç kimsesiz kalmayacaktı ruhum
söz vermiştin bana baba
söz vermiştin!!!
ah canım babam
seni öyle
öyle çok özledim ki
bu kadar suskunken içim
maskelerden bıkmışken dışım
el gibiysem her yeni doğan güne
yorgunsam kendime
sitemimi, feryadımı çok görme bana
habersiz gitmiştin benden
çırılçıplak karlar yağdırarak yüreğime
-helalleşememiştik-
’hakkını helal et’
’helal et canım babam’
bekle az kaldı
g e l i y o r u m
ölümsüzlüğüne
mezar başında bekle beni!
Nagihan ERGÜL ÇAĞLAR
15.06.2014
şiirime nefesini üfleyen Zekeriya Efiloğlu hocama en kalbi teşekkürlerimle...
5.0
100% (28)