Su 96-Bereket
“-fasille Söğütlüde
bir evlek yeri olanın üzüm Hasançeşmede Dıngıdığın , Yukarıçeşme havuzundan sulanan harımlarda cırtfirenk etişirdi, birde bostan , bamıya, badılcan, pıransa ya Topal Melit, ya Alacan Gabağı su bekçisi ovada sebzeyi ilk Yan Halil etiştirdi Aşşamalleli Oli Mamıdın• bahçasının yanında, bir çıkrıklı kuyusu vardı, pardıyla çevrili tarlada bir çıkrıklı kuyu da Depeyurdunaltı’nda kuyunun başında iki söğüt ağacı harmanda, her önüne gelen, çevirir çıkrığı, suyu sıçratırdı coşkuyla hatıl dolardı, olmadı helkeyle yüksek-keskin ıslık eşliğinde sıra sıra hayvanlar sulanırdı düşen oyuncak naylon destimi dedem helkeyle inip aradı çıkrıklı kuyunun üst yanında Angaralı• ovada kelek beklerdi, Mamaş, Felek, Yabıroğlu kendi bahçelerini ak sarıklı Yabıroğlu Mustafa dede gür-beyaz sakalı geniş yüzünde, Derviş Emminin, ‘Başaranların Elmalık bekçiliği’ Bindokuzyüzaltmışsekizde, .... daha Akyolağzından köyü arkada bırakıp, Kaşıkara’yı Gaziri ovasını, gölü görürüne ğörmez ovayı bir ekvator gibi kesen şoseye bakıp ne düşlere dalardık iki günde bir kamyon ya ğeçer ya ğeçmez tozttuğunu gördüğümüz noktadan başlar, dakikalarca, gözden kaybolana kadar bakar kalırdık, biri daha tozutmamışsa.. dolambaçlı e(ğ)ri-bü(ğ)rü eniş ova yolunda derelere girip ufguuz açıldıkça kamyon nereden nereye gelmiş diye çetele dutarcasına meraklanırdık petrol yeşili göle dikkatli bakarsak orda-burda bir-iki kayık kayıklar zivtle boyalı sanırdık gözüyün alabildiğine ova; ekin tarlaları sıkıştırılmış mozaik gibi kimilerininki henüz gelmemiş , kimlerininki avara nispeten daha beyaz tarlalarda ‘kara arpa’ ekili kimin avara, kimin otlu-çavdarlı, kim gübre verdi kimin ekini daha gelişkin konuşula-inilirdi biri hayıflanır yanındakilere “-falanınan aynı gün sürdüm, ekin ekdim bi onunkuna bakın, bi de beni(m)nkine hu muhitde en avara ekin benim” küfürün biri daha eklenir öncekilere gelecek kaygısı kahrettirir feleğe kadere gelmişine-geçmişine esfer-i safirine bir diğeri böbürlenir “-benine aynı gün sürdü emme onun tarlası nerdee, beniki nerde bi onun öküzlerine bakın, bi de benikinnere ne burcak eker ne fink, öküzlerine ne gırma verir ne küsbe guru samanınan oluvucağı o, hemi bi de ben hemi derin sürdüm hem ikiledim üsdelik nadasa burakdıydım geçen sene de o ne tarlayı dinlendirir ne de münavebe bilir” göz var izan var “kör beygirin hamıda yüklendiği” gibi bobasından gamla iki evlek yeri var yüklenir de yüklenir oluvucağı bu yani “-çoluk-çocu(ğu)n nafakası uçun ekin ekdim bi ellerinkine bakın, bi de benimkine sanırsın ki bu köyde en beynemaz benim” küfürün biri daha eklenir önüşkü kömeye öfkesini azdırır, nasibinin azaldığını fehmetmesi de “-abdasımızı alıp, namazımızı gılıyoz onun gibi cumadan cumaya secdeye varmayo annımız beynamaz da değiliz emme töbe astafirullah töbee .. töbe-töbe” bir ekine bakar bir gökyüzüne bir haline bir düşündüklerine söylendiklerine sövdüğüne şaşırır kime sövdüğüne “-Hasmin Alla-i ve niamel vekil” ……………… “-ne amel Mevla, ve ne amel nasir gufraneke le aleykal masir” DİPNOTLAR evlek: çeyrek dönüm dıngıdık: boş kafalı, boş konuşan, bal yapmaz arı gibi boş yere dın-dın eder anlamında. Sarı, Sarıdayı, Dıngıdık nam Mustafa Yıldız harım: bahçe cırt firenk: küçük domates, salkım domates, fındık domates bostan: salatalık, hıyar • Oli / Oli Mamıt : Mahmut Çapraz, Aşağı Tırtarlı Karadeliler’den hatıl : özellikle çeşme önlerimde su birikmesi için hazırlanan yalak, hatıl atma: bina inşaatlarında taş duvarın gevşemesini çatlamasını önlemek için belli aralıklara duvarı tutturmak için köşelerden içeri ağaçla tutturtma işlemi, istinat, rabıta • Angaralı / Ankaralı Hüseyin Sümbül düşe dalmak: hayal (hülyalar) kurmak, düş : rüya, gündüz hayalimde gece düşümde zivt : zift, katı katran, karasakız, ısı ile sıvılaşan koyu katran ile o zaman yara üstü kapatılırdıdı, ekinin gelmesi: olgunlaşıp, hasat edilebilir duruma gelmesi avara : seyrek, çelimsiz, verimsiz, zayıf oluvusa : oluverse bulunsa oluvucağı : oluvereceği ikilemek : ikinci sürmede ekin ekmek, aktarmak, toprağı havalandırmak. münavebe: keşikleme, dönüşümlü, nöbetleşe beynamaz : namaz kılmayan köme : küme, birikmiş olanlar, yığın, topluluk Resim için Rıvan Kubilay YENER’e teşekkürler . |
her şey gönlünce olsun.