Su 89-Seyik
.
avludaki ağaç-taş kovuklarında duvardaki folluklarda , sahtiyan , gön , eski-yamuk çivi, koyu kahverengi cam şişede katran, yanıkyağ bulunur pabuç yirilir , beldanat ayrılır, çapanın sapı gevşer, keçiye kene atlar, boyunduruğun kayışı kurur kimin keseri, tahrası, bışkısı , goca bışkısı algısı , belgisi , kosası, orağı, goca orağı terezisi, şiniği evinin neresinde durur herkes bilir, alır, kullanır, korur herkes bilirdi, kimin nesinin kimde olduğunu küssük , balyoz, nacak, balta, kazma, burgu usta evlerinde olurdu ayağı kırılmışsa bir keçinin, dedem iki tahtayla seyik düzerdi, içim sızlardı dakkalarca zorla zapdederken keçiyi anlar;“-bu işi yapması gerek birinin, değilise hayvanca(ğı)z topal galı(r)” derdi. birinin kolu-bacağı incinse, ona gelirdi, zeytinyağıyla ovar nedense, mehremet etmezdi. hem kendileri gelir yalvar yakar hem de “-len valla İrbem dede seninki de “gavır ezziyeti” derlerdi iyi olunca da; bi tas yoğurt, veya mercimek ya da haşgaş, olmadı fasille me(v)simine ğöre erik, armıt, gayse hediye getirirlerdi.. o zamanların kırık-çıkıkçılarından Hacosmanoğlu “-bre ğidi teze deri” Mullahasanların Melit “soğan” Topal Ismayıl da “-ille sıcak aş” derdi Kursarılı Hasan Hoca “-bal her derde deva” Ebeme göre ille dova “-iki elhem bi gülfalla” kimden ‘el aldı’ysa neden sonra Akaba “-hamilecisin anam müşdemi isderin haa” “-tee bilmen nerden ona geliyollar”ımış “-yıllardır kısır bilmen kaç garıyı, çocuğa kavışdırmış”... “-Akdağlı filancanın ganser olduğunu bilmiş” “-bire ğidi İsdambola (y)etiştirin demiş”. her zaman, her konu köyde her şey olurdu derde derman uçu kendinde olmayan gonu-gonşudan bulunurdu.. DİPNOTLAR kovuk : çukur, oyuk fol/hol: tavuğun üstünde durarak yumurtlaması için follukta (holluk)saman üzerine bırakılmış yumurta folluk: kümesin duvarında tavuğun sığabileceği büyüklükte oyuk sahtiyan: keçi derisi, (ayakkabı eskisi) gön: dana derisi, ağaç aletleri tutturmak için kullanılır yirmek:yarmak beldenat:kağnıya sap vermeye yarayan alet, anadut, anadat kene: kan emici asalak bir böcek, sakırga bışkı / bıçkı: testere algı: haşhaş başağından “afyon sütü” toplamaya, biriktirmeye yarar alet belgi: kalıp, tahta kerpiç kalıbı şinik: 8 kiluluk tahıl ölçeği küssük: küskü, manivela burgu: ağaç delgisi, matkap usta : kastedilen taş duvar yapıcısıdır seyik: kol ve bacak kırıklarında kemiğin doğru kaynaması için yanlara konulan tahta, atel. mehremet: merhamet, acıma bire ğidi : alel acele, çok acil.. aman gecikmeden Resim: Dedem Hüseyinbey Oğullarından Hacımemedoğlu Rahmetli İbrahim Çelikli Cennet Mekan Olsun katkıları için: gönül dostlarıma teşekkürler.. |
Anadolu da köylüler her şeylerini kendileri yapma mecburiyetindeydi ve anımsıyorum o günleri anlıtıldığı gib hangi aletin hangi evde bulunduğu bilinir ve istenincede bu alet sende varmı denmezdi o aleti ver denirdi, kırıkçılar o zamanlar doktorlardan dah ilerideydi gibi hatırlıyorum bir tanıdığın kolunu kırılmış ve ezilmişti adamı Erzurum araş. hast. bin bir zorlukla götürdüler ve doktor kolun kesilmesi gerek demiş alıp sınıkcı dediğimiz Hacı Mecit'e getirdiler ve o kolun etini gözümün önünde çürük yerlerini alkolle yıkadı(İspirto) ve ateşte steril edilen bıçakla temizledikten sonra özel ilaçlarından sürdü hemde kırığı düzellti ve adam hala yaşıyor ve kolunuda kullanıyor....
Yüreğine sağlık usta anadoludan esintiler okudum;Selamlar