parmaklarım kaç ederken...
benim ellerim ondan biraz büyük Mustafa abi!
çocukken daha da büyüktü... sayardım sayardım düşman üstüne peçesi açılmamış akşamüstüne dil bilmez, söz etmez bir dilim vardı dilimi koyardım düş kafesine düşe düştüm ıslandım güle kondum ballandım ak yüzüm karalandım salımı saldılar su kasesine sulardan gökyüzüne damlalar kanatlandım semadan yeryüzüne yıldızlar yuvarlandım "yok" deyince eksilip, yeniden çoğalarak "öl" deyince vurulup, bir daha sağalarak gidenler menun ki, gelmez hiçbiri geri açmadı rüyaların ilkbahar çiçekleri ateş olup yaktılar aşk merdivenini aşkı leylada bulup kendini unutarak unuttuk leylayı da, menzil uzak sanarak şu dünyadan eylenip, nispetimizce aldık her nefeste birimiz bine parçalanarak adamlık gurbetinde sahipsiz çocuklardık |
eski bir masal tadı.