veşartisaklı... zehir zemberek bir haziran bekleyişiyle yalnızlığın tekbir getirdiği usumda saklıyorum seni şuan o kentin havasını işliyorsun göğsünün sol cebine dışarısı infilak dışarısı telaştan ihanet belki suyun dağınık yalnızlığında acıyorsun belkide duvarlara düşen gölgeleri çiziyorsun gözlerine bildiğim tek gerçeğim aklında demlediğin çayı dışarıda yağan uzakları izleyerek içiyorsun içerisi kasvet içerisi binbir bensizlik suskunluk düşüyor dilinin uçurumlarından ve kirpiklerinin tozlu patikalarından geçiyor ırmaklar ... çaresizliğimi hafifletici nedenlerle affet sevgili doğaçlama adamlığımda kavrayamadığım kadar çocuk şaşkınlığı barındırdım tekil yıkılmalar bilmediğim yerlere biletsiz kaçak yolculuklar arınmasını beceremediğim pişmanlıklar ve kendimden dışladığım bir yitikliği sayıklıyorum kağıttan kayıklar yüzdürmeyi bile daha yeni öğrendim uzağın resminde gökyüzüne bir sen çiz benim için bu kentin dağları arasından deniz seviyesi düşlerimle görebileyim seni düşünki yitirilmiş bir aşkın kanayan yerinde karşılaştık seninle sahiplendik onun yetimliğini kartpostallarda duran donuk hayalleri öldürüp bir sarkacın altında ıslanmamaya çalışan bir çift güvercin olduk trenlerin gerisine dağılan ıssız istasyonda oturduk kırık bir bankın uçurumunda düşünki ben üstü başı çığlık bir sessizlik sen gözleri konuşkan lal bir unutulmuşluk hangi kalabalığın rahmine düştüğümüzü ezberlemeden paldır kültür düşmüşüz aşka kimliğimiz adsız şehirsiz notlarımız darmadağın kitaplarımız yakılmış bir çocuk uykusu kadar üşümüş bir yaşam kadar gösterişsiz öylesine kırgın öylesine yazılmış bir karalamanın buruşturulup atılmış haliyiz ... oradasın kapısı gıcırdayan kilitsiz gecede saçların dağınık belki renkli düşler üflüyorsun tuvale belkide kağıdın boşluğuna batırıyorsun kelimeleri içinden geçen yükü ben olan gemilerin var tenin arz cehennemi ellerin intihar kokun zencefil gözlerine taşan uykusuzlukta başı boş nara atan yanmalar var boğmaya çalıştığın anılar ihtilal zaman sokağa çıkma yasağı usunda yasadışı bir aşk ve katline ferman bir yalnızlık tutsak ... eteğini dizlerine kadar çekip suyun göğsünde yürü Gredi yıldızım saçlarına baharın son rüzgarları takılsın ellerini aç ve bak göğün şımarık mavisine dilinde tanrıya bir merhaba gülümseyişinde bana bir kavuşma yolla etrafına düşen ağaçların gölgelerine daha doğmamış çocukların adlarını sakla yarına dair bağıra çağıra gelen hüviyetler biz gibi kimliksiz kalmasın sevgili ... kimsesiz kalmış kuşların göçlerde bıraktığı izlerine benziyorsun ... |
Emeğine
Sağlık
Selam Saygı Sevgi Sabır Ve Dua İle
ALLAH c.c emanet ol.