Gece Duvarlarına Gölgeler Yağarken
biter diye yükseklerde irkilen ben
duyar mı aşağıda dolaşan karıncalara seslensem ilerleyen aklına rağmen zamanın yükü göğsünde uyanan kuşların uykusu geçerken kendi aynalarını sayan yansımalarına dalıyoruz göğün oysa ne kadar çoğalmıştık ayın gözlerinde gece duvarlarına gölgeler yağarken ağaçlarla kardeşliğimizi kutsayan aşk hangi dilin geri gelmeyen öyküsü o vakitler uzatılmış yeşilliklerle avunurduk denizler de avunurdu dip sularını çevirip sorsak bize benzerdi dalları başımızda binlerce sene son çağa yürümüş duygu seli eksilterek sevebilir mi geçmişi sonsuz özleyişin tekrarı topluyor dağılan bulutları söylenemez duruyor dibi rüyanın bahis dolusu mezarlıklar üstüne çöken korkularını dindiriyoruz göz çukurlarıyla bizi dinleyen ölümün. |
Şiirin ilk dizeleri bile tek başına oldukça geniş bir düşünceye sevk ediyor bizi.
kanımca aynanın diğer yüzünde gizli tüm görüntüler ve tüm sesler
sesimize hapsolmuş kim bilir nice harfler..nice…
gözler önüne serilirken, göğsümüzdeki kuşların çırpıntısı uyutmuyor esasen.
biz dile geldikçe susuyor sanki cümleler..
~
belki şiire belki hayata ölgün bi’ bakış
anlamı olmalı tüm bu çelişkilerin..geçmiş daha bi’ severdi bizi.
el’ân muallâk.