belki de çıkmalıyım artık bu şehrin kovuğundan
koparmak istiyorsam zincirlerimi
demir atmak yeni bir aşka ve silmek gelmişini geçmişini kirli hayallerimin veda etmeliyim doğduğum topraklara ama önce helal etmeli ardımdan zıkkım yağdıran huysuz yaşlı teyzeler ağaçlarından çaldığım ham erikleri hani olmamışlarken daha bekleyemiyorken kocaman ve tatlı olmalarını bilyelerim kadar büyüdüklerinde hoyratça koparıp çekirdekleriyle yediğim koruk misali erikleri belki son bir kez daha debelenip yerlerde toza kire bulanmalı eskisi gibi terleyip tazı gibi kokmalı yine dayamalıyım kenarları dondurmalı yapış yapış ağzımı mahallede ki sokak çeşmesine kana kana içerken kaya suyundan öpüşmeli dudaklarım benden öncesi sayısız dudak iziyle son bir kez daha kayıp düşmeliyim dizlerimin üzerine iki güzel yaram olmalı nur topu gibi iki ayrı yerden kanamalıyım tatlı tatlı acımalı canım hatta utanarak ağlamalıyım ellerimi yumruk yapıp dayamalıyım gözlerime işaret parmaklarım dolaşmalı kirpiklerimde son bir kez daha duymalyım macuncunun sesini bir koşu eve gidip beş kuruş almalıyım annemden yalvara yakara o arkamdan isyan ederken ve bağırırken kızgın bir sesle -mahallenin en pis çocuğu...diye ben her zamanki gibi duymazdan gelip yetişmeliyim salyalarımı akıtacak şekere bir elimle tutarken macunun tahta çubuğunu diğer elim dolaşmalı isimsiz sokak kedisinin tüylerinde son bir kez daha o çocuk çıkıp gelmeli meydana hani hiç sevemediğim sarı saçlı çocuk altında babasının aldığı yeni bisikleti ile tur atmalı maç yaptığımız sokakta top elimde öylece kalmalıyım beni kıskançlıkla tanıştırdı diye bir kez daha nefret etmeliyim ondan haince bakmalıyım ona içimden "keşke düşse" diyen bir sesle sonra dikmeliyim burnumu havaya ben bile kanmazken bu yalana gaipten bir ses duymuş gibi annem çağırıyor demeliyim dokunsalar ağlayacak hissim burnumun direğini sızlatırken kırarcasına tokmağını alacaklı gibi çalmalıyım iki katlı mustakil evimizin kapısını kıskançlığımı gizleyecek malzemenin kokusu gelmeli mutfaktan ağlamak için bahane "yine mi fasulye"diye zırlamaya hazırlanırken tutup kolumdan çekmeli annem kurna başına söylene söylene çıkarıp üstümü başımı bir kalıp sabunla akıtmalı üzerimden meftunu olduğum sokağın kokusunu aklımda iki tekerin hayali içimde geçmeyen kıskançlık izi vazgeçip sevmediğim yemekten aç karnına girmeliyim buz gibi çarşafların arasına son kez alıp koynuna avutmalı beni renkli düşler diyarı büyütmeden uyutmalı her şeyimi sığdrııyorum da bir çocukluğum sığmıyor valize kapanmıyor bir türlü ağzı ve her seferinde geri dönüyorum can bulduğum şehrin kavuğuna |
Yetkin kaleminiz daim olsun...
Şiir yaşamdır…
............................................... Saygı ve selamlar..