Doğmamış aşklararıyorum yığınla defter arasından ne varsa sana ait bir kırıntı bir bakışlık merhaba yada düğüm düğüm hoşçakal olağanlık seni bana vermiyor sanki hiç bir şey olmamış gibi dostlar kendi dünyalarında dolaşıyor bir odanın düzenine kurulup artık olmayan sobalara odun atıyorlar neden sana arkamı dönüp uzaklaşamıyorum yüzümde kaç atlı cirit oynuyor kimbilir kaç yılında kazanan alkışlanıyor geçmemiş gibi tarih eski bir sayfa arasında bakışlar bir çentik atıyor günüme beni bırakıp sana akıyorum hayaller bile karanlık artık sen hiç yaşamamış mısın ne bu aşk benim hüsnü kuruntum olmalı yoksa bir gül kalırdı elimde solgun bu benim sevdaya sevgim belkide ne kimse uzanıp bir yıldız sundu gökyüzünden ne de benim için uykusuz sabahlar etti kimse öyle anlamlı bakmadı gözlerime kimse seni seviyorum demedi doğmamış aşkları yaşıyorum doğmadan ölüm fermanı yazılmış sancısı duyulur mu bilmem uzaktan işaretleriyle anlaşır mıyız ormanın bir ateş arada, yanıp yanıp söner mi?! 18. 4. 2014 / Nazik Gülünay |