(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
O GÜLÜNCE şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
O GÜLÜNCE şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
bir gülmek var, birde GÜLMEK var. ne muazzam konuydu ama o gülünce hem herkesi güldürür, hemde kendini güldürürdü. umarım biz gülünce de matematik hesapları değişir
Hanımefendi bu kız " yetenek sizsiniz " e katılsın, bırakın milletin yüzünü güldürmeyi 32 diş dahil olmak üzere insanda mevcut 216 kemiği oynatmazsa yerinden diskalifiye olsun... Maşallah pek tatlı torunum Allah bağışlasın. Yalnız yüzü değil vücudu da gülüyor.:)) İşte inceliği gören göz böyle bir güzel şiirle de güzelliği bizlerle paylaşıyor. Ne güzel. Tebrik eder saygılar sunarım efendim.
Öyle gülmeli ki Yeryüzü temizlenmeli bu gülüşle Öyle gülmeli ki bulaşmalı her bir yüze Öyle gülmeli ki Etkilenmeli hüzün bile... Öyle gülmeli ki Bütün hesapları çarpmalı Hem de yüzde yüzüne.
İçinde endişe,korku taşımayan kıkır kıkır bir gülüş.En son ne zaman uğradı acaba yüzümüze,en son ne zaman böyle hesapsızca güldük kim bilir.Görmek de güzeldi şiirii okumak da öyle .Tebriklerimle...
öyle gülmeli ağzına o kocaman gelmeli gülüş hani sıfır beden birinin, elli dört beden paltoyu sırtlanması gibi hani kaybolmalı bir yüz kulaç atmalı gamzeler, manolyalar ekili bir denizde
hani taşmalı gözlerindeki şiir avuç açmalı kuyruğunda yıldızlar takılı harflere sonra ay ışığı doldurup kadehlere bir resim çizmeli, tanımadığın bir ülkenin tuvaline
parmaklarım boya içinde gökuşağı atkılı, yediveren çiçekli
...ama ben resimden hiç anlamam ki hiç anlamam...
seni seviyorum Hicom
teşekkür ederim bu şiire benim olsun mu hadi olsun de...
de_soulmate tarafından 3/27/2014 2:12:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülünce gözlerinin içi gülmeli mesela gamzesinden bir kelebek havalanmalı ömrü üç günden fazla olmalı ama dudakların kıvrımında kahkahanın o masum tadı çın çın inletmeli bulunduğu olumsuzlukları..
Evet harika. Ben de durumuma gülüyorum şu an: Fondaki müziği duyabiliyorum. Ya bir görsel de varsa diyorum. Var mıydı? Varsa bana anlatır mıydınız? Tebrikle. Ve evet gülünce gülmeli sahiden insan.
ilk okumaya başladığımdan beri yazılarınız beğeniyle okuyorum.. şu anda duyduğum hayranlık yazılarınıza değil zaten... hayata küsmeyişinize...ha evet daha bir dikkatli okuyacağım sizi... ama bu öteki olduğunuz için değil asla...
laf açıldı anlatıyorum... benim küçük oğlumun sol gözü görmüyor... ilk öğrendiğimde dünyam başıma yıkıldı... halbuki doğduğundan beri doktor kontrollerini hiç aksatmamıştık... ileri derece miyop ve geri dönüşü,tedavisi maalesef imkansız... ama çok güzel resim yapıyor... ve harika bir müzik kulağı var...(gitar, saz, org) ne duysa çalabiliyor...üzülüyorum ama acımıyorum o zavallı değil çünkü yetenekleri var ben oğluma da hayranım... ve engel tanımayan herkese...
kör olmanız gülen yüzlü yazımı okumanıza engel değil ve gülümsemenize de...
Aslında belki kabahatliyiz. Evet öyleyiz. Yani biz körler sağırlar topallar hepimiz öyleyiz. Çünkü kendimizi anlatmıyor, anlatamıyoruz. Yürümenin görmenin duymanın neliğini ve nasıllığını, lezzetini hayatın ve dahasını söylemeliyiz sık sık. Ötekileşmek ne kötü berikinin indinde. Fakat biz hep ötekiyiz. Öteki olmayı çoktan kabullendik. Şimdi artık biraz da zenci olmak vaktidir belki. Kim alınır kırılır diye düşünmeksizin söylemeliyiz yüzümüzden geçenleri. Evet iyi ki kelimeler var. Şimdi düşünün: Yazılarımı okumaya başladığınız çizgi ve şu an. Bakın nasıl da hayranlık duydunuz? Bir kör kalkıp yazılar yazıyor. Söylemese kimse anlamayacak kör olduğunu. Fakat otobüste görse insanlar, yer vermek isteyecek. Eeee ne de olsa kör. İş arasa, ne iş yapabilirmiş bu da canım denilecek. Alsa gitse şu evde bakım maaşını ve sussa. Üretmek de neyine? Evlenmek aşık olmak aaaa bunlar da nesi? Tamam bunlar da insan insan olmaya da, ben kızımı veremem oğlumla evlendiremem böylesini.
Okulumuz güzel bir yer. Fakat merdivenlerinden inemez çocuğunuz. Bu yüzden kayıt edemiyoruz kendisini. Siz en iyisi evde oturtun onu ve dua edin erkenden ölmesi için. Tabi isterdik biz de ona yardım edebilmeyi. Ama işte elimizden gelen bir şey yok.
Sonra nutuklar: Biz gelmeden önce engelliler için hiçbir şey yapılmamıştı. Ya da tam tersi: Biz gelince bakın neler neler yapacağız. Offff ayıp ediyorum ben artık. Siz gülen yüzlü bir yazı yazmıştınız oysa değil mi? Özürlerim kocaman. Hem de en özürlüsünden.
anneannem rahmetli küçüklüğünde çocuk felci geçirmiş ve sonrasında yürüme yetisini tamamen kaybetmiş... ben doğduğumda yürüyemiyordu yani... ama gözleri görüyordu... bana hırkalar yelekler hatta çeyizim için danteller bile örmüştü...
şunu da düşündüm gözlerimi kapatınca... herşeyin rengini şeklini şemalini biliyorum... gözlerimi kapayınca zihnim harekete geçti... ama buna rağmen bir dakika bile kapalı tutamadım gözlerimi...ya dünya hakkında hiçbir fikrim olmasaydı... siyah bir eşarpla bağlasam sımsıkı ve gündelik işlerimi yapmaya kalksam... ya merdivenlerden düşerim, ya elimi keserim, ya burnumu duvara çarparım... beceremem yani... ne lüzumsuz şeyler için hayıflanıyoruz ve şükürden ne kadar yoksunuz diye düşündüm açıkçası...
meşhur bir hint filmi var izlediniz mi bilmiyorum Black... filmin kahramanı soruyor orda... bu karanlıkta ne kadar yaşayabilirsiniz diye... bir kaç dakika, saat gün... empati yeteneğim ne kadar gelişmiş olursa olsun sizi anlamam elbette çok zor... sadece takdir edebilirim ve hayranlığımı belirtebilirim... iyi ki kelimeler var... sevgimle...
anneannem rahmetli küçüklüğünde çocuk felci geçirmiş ve sonrasında yürüme yetisini tamamen kaybetmiş... ben doğduğumda yürüyemiyordu yani... ama gözleri görüyordu... bana hırkalar yelekler hatta çeyizim için danteller bile örmüştü...
şunu da düşündüm gözlerimi kapatınca... herşeyin rengini şeklini şemalini biliyorum... gözlerimi kapayınca zihnim harekete geçti... ama buna rağmen bir dakika bile kapalı tutamadım gözlerimi...ya dünya hakkında hiçbir fikrim olmasaydı... siyah bir eşarpla bağlasam sımsıkı ve gündelik işlerimi yapmaya kalksam... ya merdivenlerden düşerim, ya elimi keserim, ya burnumu duvara çarparım... beceremem yani... ne lüzumsuz şeyler için hayıflanıyoruz ve şükürden ne kadar yoksunuz diye düşündüm açıkçası...
meşhur bir hint filmi var izlediniz mi bilmiyorum Black... filmin kahramanı soruyor orda... bu karanlıkta ne kadar yaşayabilirsiniz diye... bir kaç dakika, saat gün... empati yeteneğim ne kadar gelişmiş olursa olsun sizi anlamam elbette çok zor... sadece takdir edebilirim ve hayranlığımı belirtebilirim... iyi ki kelimeler var... sevgimle...
Yooook öyle olmaaaz: Oturduğunuz sandalyenin üzerinde gözlerinizi nasıl olsa yeniden açacağınızı bilerek kapatmanız yetmez. Hadi kalkıp gündelik işlerinizi bu biçimde yapınız. Empatinin asıl böylesi kalıcıdır. Ve teşekkürler yeniden. Ardımızda bırakacağımız en hoşnutluk verici şey kelimelerimiz sanıyorum. Bunlardan bolca bırakıyorsunuz çocuklarınıza siz. Kıvanç duyunuz bu yüzden.
ben diğerleri gibi aman boşver diyemeyeceğim elbette ki... çünkü insan bi bacağı olmasa bi kolu olmasa ya da tamamen kolsuz bacaksız olsa gözleri görüyor ya diye düşünürüm... beteri beterin var derler... şimdi karşımda siz... körüm ben diyorsunuz... empati kurdum hemen... kapadım gözlerimi... kapkaranlık... doğuştan mı körlüğünüz yoksa belli bir yaştan sonra mı bilemiyorum... her iki durumda da zor... ama siz zor olanı başarmışsınız... ben hep gözlerimi kaybedersem nasıl yazarım korkusu taşırım...duygluarımı çocuklarıma söylesem onlar kağıda aktarsalar , acaba söylediğim herşeyi aynen yazarlar mı diye endişeye bile kapıldığım olur inanın..ama korkmamam gerektiği anladım sayenizde... ben size bir kez daha teşekkür ediyorum zor diye birşey yokmuş hayatta... çaresiz değiliz çarebiziz...
ben diğerleri gibi aman boşver diyemeyeceğim elbette ki... çünkü insan bi bacağı olmasa bi kolu olmasa ya da tamamen kolsuz bacaksız olsa gözleri görüyor ya diye düşünürüm... beteri beterin var derler... şimdi karşımda siz... körüm ben diyorsunuz... empati kurdum hemen... kapadım gözlerimi... kapkaranlık... doğuştan mı körlüğünüz yoksa belli bir yaştan sonra mı bilemiyorum... her iki durumda da zor... ama siz zor olanı başarmışsınız... ben hep gözlerimi kaybedersem nasıl yazarım korkusu taşırım...duygluarımı çocuklarıma söylesem onlar kağıda aktarsalar , acaba söylediğim herşeyi aynen yazarlar mı diye endişeye bile kapıldığım olur inanın..ama korkmamam gerektiği anladım sayenizde... ben size bir kez daha teşekkür ediyorum zor diye birşey yokmuş hayatta... çaresiz değiliz çarebiziz...
Vaaay demek telefondan girince görseller görünmüyor. Eğer kendimi gizlemek isteseymişim, yani olduğumdan farklı biri gibi davranmayı deneseymişim pekâlâ telefondan filan giriyorum diyebilirmişim. Fakat dümdüz olmayı tercih etmişim. İyi ki de etmişim. Eksik olmayınız. Ve fakat pek klasik oldu şu siz herkesten iyi görüyorsunuz bölümü. Zira körüm ben. Sokaktaki en sıradan insan dediğimiz kimseler bile benden daha iyi görüyor. Ancak aynı zamanda en sıra dışı saydıklarımızın bile farkedemedikleri ayrıntıları farkedebiliyorum doğrudur. Genelde böyle sohbetler şöyle noktalanıyor: Amaan boşver sen dünyanın pisliğini görmüyorsun en azından. Sanki görmek çok da gereksiz bir duyu imiş gibi. Bunu söyleyen birine hep şöyle seslenmek istemişimdir: Madem o gözler kötü şeyler gösteriyorlar sana, hadi seninkileri veriver bana. Neyse tutmayayım sizi. Tekrar teşekkürler vakit ayırdığınız için.
Şimdi son zamanlarda sık sık yaşadığım yanlış anlaşılmalardan biri daha belirmesin diye, yeniden yazmak gereği duydum: Yukarıdaki yorumumu anlamlandırabilmeniz için, flu kalmak adlı yazımı okumanızı istirham edeceğim sizden.
ne muazzam konuydu ama
o gülünce hem herkesi güldürür,
hemde kendini güldürürdü.
umarım biz gülünce de matematik hesapları değişir