Su 28) İki Numara
bir keklik öttü çok uzaklarda
“-daa haa ” diyerek “-de haa ” “-deyhaaa” “-di ta ya len”güya gösterdiler bana da seçemedim yine de “-ıhı len” “işdehecik len” “işdecik len yavrılarını toplayıp batır ya” çok geçmedi uzaklarda bir keklik daha başka bir tepeden, öbür tepeye bir diğeri karşılık verdi ona da palaz ararken tuzak bulduk çalıların karaltısında bozup-dağıttık sağa-sola... agam “-tuzağa düşen kekliği, tilki bulur yer” dedi “tuzağı bozma nedeni” olarak sonra da aklına, belki babamın kurmuş olabileceği geldi “-kimseye deme” dedi “-sırrımız olacak” sanki hayır deme şansım varmış gibi. ebem illa bir şey söylerek, koruyup kollayacak “-dıkgat edin üstünüzü başınızı, çöğüre çalıya sürtünüp, yırttırmayın” dedi sanki cedid-yeni de nayeti agamın eskisi ordan-ora bir elöpeni kovaladık kuyruğundan yakaladık o kaçtı kuyruğu kaldı bize bir tosgaba gördük taşladık olmadı ters çevirdik, sırtının üstüne agam; “-siğil atar bu” dedi telaşlandık, debelendi, taş koyduk irice taş devirmece “kale” oynadık, ben yarı mesafeden attım yine de ildiremedim bir tane bile söğüt dallarından atlara bindik tosbağayı ayağımla düzelttim gizlice eve dönmeden önce “-Alla(hı)n yarattığı ma(h)lık” sellerin yardığı, taşlar yığdığı dere kıyısı boyunca üzerlik kokulu bayırı tırmandık üçünden gün almamışlığımla kendimi ispatlamak işkence köye herkesten önce söğüt dalından atıyla agam ulaştı arkasından diğer oğlanlar eşeklerin arkasından kadınlar onlardan çok gerilerde ben vardım elbette çelimsiz, mahzun, buruk, cüce ben bana acırdım, “zavallı ne, söğüt dalından da olsa atı ne, mızıladığına aldıranı ne de sırtına hopuç edeni vardı dingin, gözleri kan çanağı “-ikisinin içinde üçünden gün almadı” üstelik ikinci çocuk! ha işte! öğeyiden hallice.. DİPNOTLAR da ha, dahacık: bak işte orada anlamında de ha / te ha : işte orada deyha : bak taa orada, (bir şeyi işaret için kullanılır) di taa : bak orada ta di ya : orada, bak taa orada ıhı, ihi/aha: işte, hemen yakında, aralı değil anlamında garaltı / karaltı : görünmeyen, alaca karanlıkta tam olarak seçilemeyen, hateketli tahmin edilen şey elöpen: Süleymancık, yusufcuk, kertenkele tosgaba / tosbağa: kaplumbağa üzerlik: genellikle yeşil kalan, hayvanların yemediği, tohumları boncuk gibi dizilerek nazarlık yapılan yabani ot |
Yolda tosbağayı taşlayan çocuklar gördük.
Bizim bağırmalarımızı hiç saymadılar.
Tosbağaya işkenceye devam ettiler.
Çocuk ta olsalar böyle kişileri affedemiyorum.
tebrikler,
yine yaşanmışlık içinde güzel bir anlatımdı.
selâmlar..