Su 26) Agam
Agam
oğlak güderdi, bazen birlik giderdik çevreden gölgelik yapardı başına çiğdem, topalak , kazardık, kekik de(v)şirirdik taş yuvarlardık, taş yarıştırıdık Taşınbaşı’nda dik taşlara nişan alır, ıskalardı “karavana” desem kızar, tam isabet olana dek; taş taşırdım ona kazara onu yenersen an taşı yerine koyar, “-dinlen bireç, gufatın yerine gelsin” diye kıpramamı yasaklardı beni geçene dek, kaleyi topa tutardı oyuna dalardık, ziyana girerdi sürü, koştura, kovalaya, söve, döve sürüyü bir başka yere götürürdü suçlu-suçsuz demez eli erdiğine yapıştırır dayağı söver süpürür gücü yetmezse de ağlardı sevmediklerinin ağacını taşlatırırdı ortak sırrımız olurdu günün sözde mecarası kendi yalanlarına beni de inandırırdı nedense erken gelmezdi eve, akşamları köy girişinde eylerdi oğlakları üstelik karanlıktan, öcüden korkardı, “-korkma” der elimi bırakmaz, sıkı sıkı tutar koruma bekçisine kızar, ses çıkmaması için de çanlara ot tıkardı. halalarımın, teyzelerimin, komşularımızın çocukları arkadaşı, oyuncağı abimin olmadık masallar anlatır onlardan efsane kahramanlar yaratırdı yedi düvel, kara bela, kemikkıran, Tırtar canavarı tencere, dığan karasından mutlaka çok bol kesimli urbalardan kendinden çok küçüklere akla-hayale gelmedik makyajlar yapardı kimi efe, kimi mahkum, kimi gardiyan kılıklı şalvarlı , tesbihli, cıgaralı ama mutlaka pala bıyıklı fotoğraflar yeni, dekorlar eski ters yazılmış "s" harfli "cezaevi hatırası" koğuş ağasını eseltmezdi kardeşi kardeşe harcatırdı DİPNOT aga/ağa: Abi, ağabey, (büyük birader) çevre: büyükçe mendil topalak: topraktan kazılarak yenen yumru nişan almak: dikilen ya da beli bir taşı taş ile vurmak, ziyan: hayvanların ekili tarla ya da korunulması gereken yerlere zarar vermesi eli ermek: yetişebilmek, rastgelmek, zaman ayırabilmek eylemek. bekletmek öcü: umacı/çocuk yiyen yada alıp götüren hayali korkunç yaratık kesim : uygun, vücuda uygun, oturmuş, sarıp-sarmalamış elbise şalvar: geniş, bol kesimli arası yere yakın pantolon Resim Rahmetli Abim Süleyman Çelikli |