1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1010
Okunma

zavallı itiraf,
başlamıyor bir türlü
ne sarılabiliyorum aynadakine
ne de içime huzur akıtıyor buz
ateşler içerisinde kalmak
ormanda bir ayağım fare kapanında
avcıların dahi yüzü yok
giydiğim ten eklembacaklılar için
yalnız uzay ve alamet
deniz lesyonları kalplere sürülmeli
gözlerimde yağmur duaları
uzunca bir yol alıyor ekmek parçası
kendi kanımdan çiçekler
bal parçası dudağımın kenarında tükürük
bir türlü fırlamıyor
tek tek çocuklar büyümeli
küvet deliklerine düşmeden bazıları ölmeli
ya da ne yapmalı, kim bilir tasarlanan hayal
şakaklara sıkılacak bir kurşun kadar soğuk
sağ elimde o silah
siyah, ah
ruhuma giyiyorum kokusunu yağın
göbeğin tam ortasında anne dölü
baba lütfen öldüğünü kimselere söyleme
bazıları geç anlar, bu lazım
biz yalnızlığa yazılmış tahta atlarız
pinokyonun mavi perisine âşık
Gepetto baba’nın şefkatine muhtaç
ama günışığı sevdalar kadar umutlu
yudum yurdum şikayetlerinde ilk kez
ölümcül sevişiyoruz firari gözlerimizle
dahil olunca elbette soytarı ölecek
kim oluyor ki o?
oku!
sokul ayrıca yeleğin yıkanmamış ipliğine
yasadışı özgürlükler var ediyor
her zaman sağ cebinde
biraz duman
zaman.
merakına atılıyoruz
çırılçıplak at ve illâ!
nehy ve red makbul
kim okuyabilir içimizdeki küçük sevinçleri
tabi, hâlâ kalan varsa!
-’indirilebilir mutluluklar diliyorum ayna
şaşırt beni kirra’