Nakil
aynadan okuyunca sesimi
gözlerimden korktum eser yoktu kalbimden yüzümde hırçın bir perçem öfkeye aşık olduğum bir andı banka reklamları seyretmişcesine bir hal midem yoksulluk geçiriyordu dilimdeki ürpertinin ’hayat berbat’ demesine kızmadım ziyanedilmiş tutukluluk suç sayılmaz bunlar ölmenin yeryüzü halleri bir ahiret dolusu lafım olmasına rağmen küfrümü edip susdum yanık kokusu kahrımda hiç bir dile çevrilemeyen isyan, ah! tam şuramda izmir İzmir olalı böyle araf görmemiştir belki de görmüştür memleketin zihni askeri cezaevi şehirlere pencere açmak yasak herkes birbirinin karanlığından bi’haber dünyanın girişinde ’göz göze gelemeyenler çöplüğü’ yazıyor pişkinlik yasasını geçirmişler ’dinim, körebe’ oynuyor gemilerinde krallar burnumuzun dibinde sonsuz ve saçma bir fırtına ve biz geberene kadar susuyoruz mavi günlerin ruhunu kaybetmek buğdayları iki büklüm bırakmanın neticesidir düz bir çizgide çürüyen koyun sürüsü direnecek hüznünüz kaldı mı? şuursuzluktan yapılmış bu cehenemde mesai günlerini dolduran susuz kalabalık faşizmin küstahlığına zamanı gelince Tarih gülecek tepkisizliğinizin sefilliğine de oyaladığınız doğrulara da ıskaladığınız yalanlara da ve benim düşüncem kanıyor baba beynimde rüzgârlı uçurumlar var düzenin hiçliği öyle arttı ki ayıbını bile yaşayamıyorum hayal kırıklığımın infilak habercisi şarkılar usul usul yol alıyor damarlarımda yaşlanırken beyazlığım uzaklaşıyorum kurtuluştan savaş alanını terk eden asker gibi açlığı geçtim minareleri geçtim tatsız tuzsuz cinayetleri geçtim ruhlarda yetimhaneleri geçtim trafiği sıkıştıran ihanetleri geçtim kurşuna dizilen duyguları geçtim kalbimde manifestolarla dizinin dibine geldim kendime zaman arıyorum baba sana baba demeden önceki zamanlarıma iç çekişimi gömüp beyin ölümümü bekleyeceğim... |
uzun ve dolu yazabilmeye imrendiriyorsunuz.