Hana Şiir
Menzile çıkan kervanlar hana vardılar.
Denklerini boşaltırken ne var ne yok, Yağmur dinmişti her zaman ki gibi... Gökkuşağı çıkmıştı,umudun yedi renginde... . Taş duvarlar,mermer sütunlar,ahşap kokusu. Asırlık izler,işaretler,harfler yazılar,her renk misafir. Kimi zaman padi-şah ağırlamıştı bu han,kimi zaman da esir. Sinmiş her köşesine,ayrılık kokuyor,içe işliyor dokusu. . Her konan bir iz bırakıp gitmiş handan. Hasretle karışık özlem damlıyor her bir yandan, Ne anda vuslat var,nede visal mümkün esrik zamandan, Han kadar eski,taş kadar sert sözler taşıyor duvardan. . Biri yazmış; -hasretin adını gurbet koymuşlar, Sadrımı taş zannedip çivi ile oymuşlar. Biri-gurbet ben san ne diyeyim, kendim söyleyip,yine kendim dinleyeyim. Aç aç kollarını asırlık han,yandım çok,az serinleyeyim. . Misafir ettin bunca kervanı, Ne sohbetlere eşlik ettin,devirdin nice devranı, Asil soylu,mümtaz şahsiyetleri Şah-ı merdanı, Söyle ey han; kaç kez okundu Dünya fermanı. . Gün batarken geldiler bir bir avluna, Gün doğarken çıktılar herkes kendi yoluna, Yol uzun,engeller meşakkatli göz dikmiş haramiler doluna. Aman dikkat et hancı,sağ sağlam,mukayyet ol soluna. . Sadece bir han değil konup göçtüğün, An olur hesapsız,an olur kılı bile ölçtüğün, Gün olur üç,gün olur muhtaçsın yemeğe bir öğün, Göz yaşımı yeter her güne,ne kadar ağlarsan ağla... Söndür göz yaşı pınarını finalin olsun gül-düğün. yunus ça./ |
ne garip dünya
yüreğine sağlık...kalemin daim olsun................... biraz ağır mı oldu ne ..ölümünmutluluğu oysa şehitlikte ... edebi ruh yeryüzünde....