HAYDİNDİSaçlarımda sim gölge, ben böyle de bahtiyarım. Dört mevsimin dördünde, hem çocuk hem ihtiyarım. Bir tarafta kar boran, çiçek bahar diğer yarım. Nefesimden çalıp sen, susup yutabilir misin? Bir muştu ile doğar, ısıtır güneş kuşkusuz. Der ki; asma yüzünü, gözlerin neden uykusuz? Ne sahrada kum biter, ne denizler kalır susuz. Çekip göğü üstüne, küsüp yatabilir misin? Gönül köşkü gizlidir, bilinmez ne var içerde. Hangi acı ebedi, nasılsa hepsi geçer de, Bir ölüme çare yok, bir de kanayan şu derde. Gönlü yıkan sızıyı, kesip atabilir misin? Dil bazen petekte bal, bazen zehirli engerek. İyi güne ortak çok, dost insana yasta gerek. Sırça kalp kırılmışsa, tadilata usta gerek. Çatlak testide suyu, görüp tutabilir misin? İnse gökten bir melek, sol kanadından vurulsa, Taş yerinde ağır ya, un ufak olsa savrulsa, Can çekişen tohumlar; ‘’su, su’’ diye kavrulsa, Gözyaşından şifayı, sürüp katabilir misin? Sebep sonuç ilişkisi, tesadüfü olmaz şansın. Dört yaprağıyla yonca, marifet bendedir sansın. Sen kendine hem zaman, hem de zamanda mekânsın. Sürurunda bir hata, bulup çatabilir misin? İki yıldız gecende, ışıltılı iki safir, Başın üstünde bin yıl, kalsın istersin misafir. Geri sayım başlasın, haydindi dört, üç, iki, bir. İlk sırada girdaba, dalıp batabilir misin? Hangisine talipsin, bizim pazar dert pazarı. Kaderle oyun olmaz, sakla pulu serpme zarı. Bugün düğün bayram var, öbür gün kazsak mezarı, Günahımı al desem, alıp satabilir misin? Hicran Aydın Akçakaya |
Başın üstünde bin yıl, kalsın istersin misafir.
Geri sayım başlasın, haydindi dört, üç, iki, bir.
İlk sırada girdaba, dalıp batabilir misin?
kutlarım nicelerine