Erguvan DüşlerGüzel günlerden koptuk biz önce Pembe düşlerden uyandık kaygısız Romanlarda okuduk sevdayı ilkin Aşk hep bekler sandık Kapımızın önünde çalmadan zili duyarız adımlarını sevgilinin Elinde bir demet gül yahut papatya - ne fark eder ki;O’ndan olsun da- Bir bakarız ki kollarımız boynunda! Umutlar yeşerttik küçücük odalarda muhabbet hayli deminde ve elbet çayımız ocakta Daracık bir sofada içildi hep kahveler kırk yıllık hatrı sindi cefakar duvarlara Ne dertler sağalttık ne acılar ağarttık avuç içlerimizle Yanlış biliyor herkes; cennet yeryüzündedir el ele verilince... Oyunlar oynuyor çocuklar çehreleri kedersiz ve umutlu sırtlarında güvenden bir hırka koşuyorlar rüzgara doğru.. Kuşlar konmuş sıcacık avuçlarına koca bir deniz içiyor meraklı gözleri Her yer sıla, çiçek bahçesi her yer Ve bir ninni her gece kulaklarında annelerin kaygısız dudaklarından düşen gecenin koynuna emanet düşler... Her dem aşıktı anneler dağ gibi adamlara, O dağ gibi adamlar koynuna bastırıp kadınları acıyı aşkla törpüleyip ölümsüzlüğe yelken açtılar O kadınlar ki nice savaştan fırlayarak ok gibi destansı sevdaların tanrıçası oldular.. Bu koca bir öyküdür geçmişin beşiğinde sallanır.. Her dem ağızda türkü, yürekte fırtınadır... Özlem Tarhan Yağcıoğlu Yirmi dört/Ocak/İki bin on dört |