Gelişinin ayak izlerini gördüm.
Altında hayatın ezildiğini,
Sarıydı
çocukluğunun saçları.
Üvey bir
aşk peydahlarken,
Suni yaşam teneffüslerinde boğulmuştu,
Kimliği belirli bir piç,
Kirası paha biçilmez duygularında.
Senin bildiğin
kadınlardanım diyordu usulca,
Dudakları ıslaktı.
Tüm ganimet yârin yanağıydı
İçsel iç çekişleri saymazsak.
Geldiğin yer bâtındı
Geri kalanlar batıl,
Ve
Seni doğururken günlerin
Geceyle acemice düzüşmelerini izledim.
Zemheri soğuklarda
Karların eriyişini,
Hatırı sayılır
kahvesiz
gecelerde.
Gecede pek fehamet
Aslında sen gelince bileniyor haline,
Bir serüven kuytusunda varıyor tüm ihtişamıyla beynime,
İblisini kandıran kelimeler türüyor dilimin ucunda,
Islıksı bir bank/nota satıyorum her şeyi.
Bir rakıya mesela,
Mesela seni anımsatacak her hangi bir
heceye,
Geceye,
Ayaklarım acıyana kadar yürüyorum izinde.
Pirincin taşlarını ayıklar gibi
Ayıklıyorum her şeyi.
Gözünün ucunda bitiyor ilahi bir
aşk,
Ve bir Tanrıça son okunu kendine saplıyor.
Bir kulluk psikolojisidir gidiyor.
Özünden Tanrılar fışkırırken,
Ben sana adanıyorum günde beş
vakit.
Yokluğuna adaktır belki,
Nedensizlikte ihtimal dâhilinde…
Havarisi eksik ti bu
aşkın,
Ya çarmıha gerilse,
Ellerinden,
Ayaklarından,
Tüm uzuvlarından,
Kim çekecek göğüne diyorum.
Ellerin kapatıyor ağzımı.
Susuyorum.
Sana susamışlığın en yoğun halidir.
D/üşüyorum.
Anne şefkatine denk geliyorum.
Paydaları eşitlenmiş bir kesir
Sonu gelmiş bir denklem gibi
Kaleminin ucunda bitiyorum.
Galiba ben seni seviyorum.
Kimse duymasın,
Övünmekten korkuyorum.
Nöbetçi_Piyanist