DÜN GECENİN DÜŞLERİcaddelere yeni yol şeritleri çekiliyormuş, beyazlarını zaman silmiş eskilerinin yerine. bulutaltı taşkını birkaç damla gözyaşı birer nokta olup düşüyormuş üzerlerine. işte o an ne oluyorsa oluyormuş bizlere, canımız düş denizine dalmak istiyormuş birdenbire, nedense … nehir boyunda yürüyorduk uygun ve ağır adımlarımızla zaman; en doğru ibresindeydi kanatlı pusulaların. çocuklarımız; bizden özgür ve kahkahaları yüreklice teslim tebligatlarını almamışlar daha küçücük ellerine liman kokulu bulut olup bastırmadan yakamoz yıldızlı gece düş penceremizde bir gül yeniden açarmış saksı içinde … günleri doğru hükümlerle ve hücrenin dışında yaşıyorduk. radyomuzun düğmesiyle sevişirce her çevirdiğimizde zamanın yanlış anlaşılacak zamanlara hiç benzemediğini gölgeli sokaklardan duyunca anlıyorduk o şarkının sesini. eğer zaman akşamsa hüzzam, sabahsa saba gibi düş penceremizin çiçek kokuları içimize doluyormuş sanki … yani her tarafından ter ve inşaat sesleri yükselen bir arena uzakta değil soluk alışlarımız tutmuşuz ellerimizden yaşayanların yada yaşadığını sananların değil, bizim ancak bu her kokunun tadından farklı bir yemek pişiren ocak. düşler gibi, uyandığımızda terimiz üzerimizde soğuyacak penceremize en masum ve utangaç halimizin resmi asılacak. sanki bir düş denizinde yüzüyor olmuşuz masaya düşmüş başımız, gülümsüyormuşuz ve çaylarımız soğumuş bardaklarımızda içimiz sıcak, oysa daha bir yudum bile içmemişiz. yeni yol şeritleri çekiliyormuş caddelere canımız üzerlerinde yürümek istemiş birdenbire, nedense … CEVAT ÇEŞTEPE |