Sular ve evler
I
Ait olmadığımızı bir yere gidiyoruz Ağır kokular yükseliyor, çok ağır leviathan’lar Daha önce de her yerden geçmişlerdi. Bak oraya Hiç kimsenin olmadığı boş istasyon Bir tren kalkıyor, sadece kendine saplanıyor soğukluğu II Yaşamın zalimliği yalnızlığı ne kadar ilgilendirir Sağlaması olmayan iki çocukluk izleri Sokakların yetim piçliği Çaydanlık yanığını görüyorum Evlerin kırılması gibi III Bir makasla kesiyorum saçlarımı Sular iyi ağlıyor Nehirleri taşıyan gövdem Upuzun iplik Kıyamet bir sabah Zaman tutulması Ört geceyi üstüme göğün suyu döllensin Rüzgâr yalayıp gidiyor dudağımın kilitlerini Dal yeşiline sokulup IV Tayların koştuğu zamanda gel Bir yalnızlığı kandırmanın fahişesini sarmala Gün tozunu serp ardıçların üstüne Bazen yanağım ıslak Kar kapatıyor yollarımı Böyle zamanlarda bağırıyorum Böyle zamanlar isyan kokuyor V Paslı istasyonların redifine yeniden yığılıyorum Su ver gözlerime kuru bir yaprağa yanaşmak için Bir demli çay koy ocağın üstüne Ben senin konuğun olayım Hiç konuşmadığımız şeyleri konuşalım İnatçı türküler evin kapısında Kopkoyu bir su taşıyoruz, yağmurun ağzını Dinmeyelim… Aysu |
Yağman hep güzel.
Islat beni...