KESTANE MASALI.............ne çok özlemler büyümüştür uzun masalların gecelerinde........ ahşap kapının yağmur sonrası ıslaklığından başlıyor bahar duvara yaslanmış yalnızlığın habercisi kelebek daha yeni doğduğu günün sabahında çırpıyor bulutların renkli zulasını .... şimdi anlatabilsem hayata vurgun zerdali aşkların uzak mevsimlerini eli cebinde kışlar birikir sayfaların beyaz sesinde ağlamayla gülme arası bir yolcu gelir bir ihtimal yorgun geçmişten bırakıldı belkide yazılması gereken tüm mektuplar yarı puslu asfalt siyahında kocaman aşklar vuruldu sevdaya esir şehirler düştü cephe cephe ay büyürken trenin hızlıca geçtiği bir gece vakti sularda kayboldu yemyeşil bir düş çocuklar vardı rayların yakamozun/da çiçeklerle anne büyüten süt liman baygın birer serüven kaldı bizden sonraki vurgun yemiş gökyüzüne acı çok eski bir masal hep bir ağızdan anlatılan ve susturulmuş anılar ağrıyor hala ömrünün son harfinde bir ihtiyarın......... duyabildiğim ve anımsadığım seslere bırakıyorum hayallerin akşamını buradan bir gece geçer ardına sabahın gözlerini saklayan ağır rutubet kokusunda bir fotoğraf alır aklımı pencereden bakarken ayrılıkların cehennemine fotoğraf/dan bir bir sessizce kar damlar damlarında kış uykusu dolaşan rüyalar gelir kirpiklerimin sevgilisine üzerine ağır karanlık çöken dilenciler toplanır caddelerin heybesinde birden olasılıklar dolaşmaya başlar imkansızlıklar şehrinin limanında kaybolan yitik hayallerin sancıları vurur dalgakıran hüzünlere koşar adım soğuk bir rüzgar doğar deniz fenerinin bir yanıp bir sönen rahminden küçücük yansımalara dolan takalardan yayılır gizli bir üşüme karşı kıyı her zamanki suskunluğunda ağlar parça parça hayatların acısında sonra koyu bir sarhoşluk barınmaya başlar balıkçıların çatlak ruhlarında ay bir kadın gibi çırılçıplak nefsini doyurur denizin artık uykuyla ölüm arası bir tiyatrodur yaşanan zaman yelkovan akrep ve ışık hızı aşklar, figürandır oyunun ulu orta senaryosunda........ acıyorum belkide içimin en dramatik filminde bir başrol yüreğim kanamış tüm yeminler/im ağrıyor tövbeler/imin eşiğinde sokağın aksanına attığım adımlarım bir başka lisanda yürüyor başımda bin/bir yolculuktan geriye kalan ulaşılmamış/lık ve geriye her dönüşüm kaybettiğim bir vaktin parçası bana kalan acıyorum belkide kırık dökük bir bankın üzerine yatan kanamalı bir hastalık gibiyim yaprakların kurumuş şiirlerinden bir avuç koparıyorum havası puslu şehirden gözlerim kapanıyor unuttuğum bir uykunun unutkanlığında eli titreyerek saçlarıma dokunuyor annemin gülümsediğim kadar ağladığımın farkında ruhum az ötede sokak lambasının gölgesine saklamış buluyorum çocukluğumu ellerimle yüzüme kapanıyor gece sualler boşalıyor evlerin perdesi çekik yerinden ve geri geri gitmeye başlıyor evren sıkı bir yağmur kusuyor bulutlar sonrasında upuzun bir cümleyle vuruyor gecenin yarısı..................... anladığım ılık bir düşün sevgilisinde olmak vardı şimdi dümdüz bir zamanın sınırı kırılmış bir aşkında dudak arasında ısınmak iki kişilik kış soğuğunda vakit buğulu bir pencerenin üzerine çizilme vakti şiirler gelip geçerken uzak mavilerin gözlerinden sevdanın dört duvarlı yalnızlığında sarılmak sıcak bir tene koynumda dağ çiçeklerinin eflatunu bağışla beni acıların kraliçesi artık umudun bir düşünden tutunma vaktidir.................. kestaneler kışı anımsatır ve masalda kestaneden bir düş uyanır...... |
kestane masalı , ağır romandı şair...
Roman yazabilir kalem, belki de yazıyordur...
ağır rutubet kokusunda bir fotoğraf alır aklımı...
tebriğimle...
Saygılar...