Gündüzün İlk Serçeleri
ben boş
ağzım yok bakarken konuşuyor şekilleri umut sanarak oysa ne basit gözleri vardı aklında uyuttuğu ne uzun gölgeleri kasabanızda insansız ışıklar yutan pencereler haydi say bir çocuk geçti sonra bir satıcı bağırarak sesine karıştı içimizin sen korktun dağlar yerinde duruyor güneş erimiş alçalmış şarkı söylüyor göğe uzanarak bir nehir uzun parmaklı korsanın mumlu masasında bulutları devirip maviyle buluşacağız bakarsın acınır bir ağaç sayılırız fakat kımıldamıyor yaprakların duası bu gün kımıldamıyor umudumuzun palavraları bakın karşıda sıra sıra ışıklar karamsar bir orman bol yeşil şimdi siz onu karanlık sayarsınız vaktin koynunda ayıldıkça kayık ve gündüzün ilk serçeleri konarsa parmağına sakın ağlama ayrılığın sandalları dalgalarla boğuşurken uyut beyaz ellerini boynumda ve odalar boşluğunu uyutsun son kırmızı dudaklarına yanaştığında uyansın perdeler ve aydınlık geceler bildiklerini uyutsun ben bir olsam ikilik ediyor aşk bölünüp sanki bütün çiçekleri sulamakla meşgul o bahçıvan benim ya o sevinç kokulu yağmurlar niçin mutlu ediyor seni. |
yüreğinize sağlık oslun