şeffaf.............böyle bir yürek görülmemiştir......... ben ön yargıyla kuşanmış eli kolu bağlı bir aşkla değil devrimin gözlerinden topladığım direnç çiçeğinin o eli kolu salkım söğüt aşkıyla seviyorum....................................... ki daha biraz önce acıyla sulanmış bir haziran geçiyordu ölümsüzler şehrinden nazım ustanın ceviz ağacından bir tutam seni aldım sevgili polisin göremediği ve kimselerin başını çevirip bakmadığı bir anda yaprakların tiril tiril dudaklarından öptüm seni ve sonra tahta taburelere tünemiş yorgun sesler ağırladı beni birinin cebinde zulaladığı çocuklar dolaşıyordu mavi bir düşün vadisinde bir başkası koynuna doldurduğu bulutlarla nisan yağmuru döküyordu çiçeklere birbirinden bağımsız sesler ve çok farklı lisanlar dolayarak dillerine hiç kuşkulanmadan sohbet ediyorlardı w harfinde q harfinde a harfinde yani bölücü krallar değil mağrur halklar konaklıyordu herkesin olan gökyüzünün yedi renginde................... anlasana sevgili her/bir yanı taş duvar olan bozkır gördün mü hiç yada başı dik olmayan bir aşkın büyüdüğüne görgü tanıklığı ettin/mi sual et dünyada kaç ölüm haç yaşam kaç ömür toplu zulümlere başkaldırdı diye sadece önünde sınırlanmış bir hayatın gözlerinde arınma sevgili elini uzat göğe ve kocaman bir pencere aç yüreğinin ufuklarına görebildiğin kadar acı göremediğin kadar aşk hissettiğin kadar hürriyet ve anlayamadığın kadar güzel gözler karşılayacak seni bu karmaşık desenli yolculuk saçlarında açan yıldızları doğurur belki ve ağar olan her vaziyette kavradığın tüm şarkılar notalar arası düşler bağışlar sana..................... nasılda güneşte belli oluyor üzümlerin üzerinde parlayan tozlu zaman biraz çaprazda yağmurdan sonra çoğalmış yeşiller konuşuyor ırmağın yüzünde daireler çizen balıkta toplanmış tüm günaydınlar en sona resimlenmiş haliyle demir atmış olimpos gözlü bir dağ algılamak istediğim kadar irdeliyorum hayatı irdelediğim kadar öğreniyorum sevgili öğrendiklerimle bir akıl defteri yazıyorum kuşların kanatlarındaki çizgilere ve biliyorum/ki kuşlarla beraber tüm bildiklerim ulaşıyor bilmeyenlere...................................... sen son bir keman sesi istersin güzün telgraf tellerinden ben bir destan toplarım ağrı dağının hiç görülmemiş yerinden kavradıkça kavrarız doğruyla yanlışın tüm dengelerini sislenen gözlerde olacak muhakkak yada hilal ay gibi gülümsemelerde konaklayacak biz gözümüzün gördüğü elimizin değdiği ve hissettiğimiz kadar hissettiğimiz bir anda soluk alalım birazda sonu bir tufanın dirilmesi olsa/da sevgili son bir kez daha.................. ayrı dallar hep ayrı kalmaz bizim ağacımızda sevgili.......... (tiril tiril,polis,ceviz ağacı NAZIM HİKMET’in ceviz ağacı eserinden alıntıdır... |
bir solukta okudum,
tebrikler..