Köy İlk Okulunda 2-LakaplarŞiirin hikayesini görmek için tıklayın yıl 1966
hayat böyle bir şeydi ömrü hayatımda ikdiba o ğün camiden başga yerde de ülöküs yandığını gördüm garannık basdıgdan çok sonura çıkdık nekdapdan terefiden da(ğı)lıyo ğibi.. tenefis etmeden sahatlarca... “-annadınız mı?” “-evet” “-annadınız mıııııııı?” “-evet ö(ğ)retmeniiiim” “-yaarın gör(eceği)cez bakalım” diye kafasını salladı kaşlar tefa her ihtimale karşı bir sıra dayağından geşdik.. yetmedi yaşından uzunundan zertinden galınından hemi söğüt, hemi de gavak dalı kesdirtdi mahanaya filen gerek duymadan bi-kaş gişide denedi bazılarına bireş daha şiddetli oldu emme olacağ o gadarlık dünden ırazıydık valla valla billa şartlar şartossun sonura öretmenimiz birden durup; annını şamarladı “heyvaaah” dedik, hep birlik “kimin o(ğ)lusunuz” “kimin gızısınız” derse ne deceniz “sen” dedi Sâdet “-bobamın oluyun” tam gafasına “eşek daya(ğı)”nı indirceğdi ki, vazgeşdi Hariye “-bobamın gızıyın” Sevim “-muhtar Gara Amadın gızıyın” melat da onara uydu “-gayfacı Alibe(y)nin gızıyın” Şayetse “Devriş’in kızıyım” adamın yüzünde en ufak bi memnuniyet yok bilemediler demek ki belli belli besbelli.. maazallah sıra gelir bana sorarsa hazırlandım “dedemin o(ğ)luyun” decen birden yumuşadı adam… yazzık, valla! insanın içi “cız” ediyo acıyoru töbossun zavallı o gızgıyla sıra dayağı atmaktan birilerini, özellikle daha çok dövmekten horsasını alamayıp hazırolda bekledip de gerneşip arkadan haşin bir tepmeyle kıçüstü düşürmekten vazgeçti, daha evel hiş duymadığımız ve hatda ona hiş yakışmayan çok yımışak bir sesle “arkadaşlar” hidayete mi erdi ne.. acaba muhtar mı geldi yonusa bekçi mi candırma mı geldi öle ya hu fakıt olmuş analarımız-bobalarımız mı göründü acabına ola herkeşin dede-ebesi, köylü basgına mı geldiydi ki bi tefa kesin Felek Haceri Dal Güllü, Mevevşe Çocukları olsaydı Deli Gelin hayırdır işallah.. “madem öyleyse her gün gelseler ya” emme Deli Mamıt da gelir “eti senin kemiği benim Hoca” der neyise gısa kesen adamcaz yımışacııık “-arkadaşlar.. çocuklar, babanızın adını söyleyeceksiniz muhtar, bekçi, çoban yokk!! muhtar değil.. Ahmet Altınay bekçi değil, Bayram Çay Yan Efe olmaz, Mustafa Alacan hademe değil.. Gafar değil.. Hasan Küçükçapraz Akmemedin İbirem değil… İbrahim Karakurt Bobuş değil.. İsmail Kirpi, Mamaş değil Halil Gökaslan Topal Ismayıl yok.. İsmail Avcı Akgulak değil, Osman Sümbül Semerci değil, Mustafa Şen Dal Memet değil, Mehmet Yıldız Goziroğlu olmaz, Ramazan Çay Macaroğlu olmaz, Abdullah Çark, Macar Apdıllası yookk, Abdullah Çark tamam mı Halil! “-evet örtmeniimm!!” vay anasına ne zaman öğrenmiş herkesi biliyor vallaha “hemi de adamların soyadını nerden biliyo kii” bana bakdı Hacımemetolu Hacımemet değil Yıldırım Çelikli tamam mı ibirahim” hiç düşünmeden “-evet öğretmenim”i yapıştırdım sonura kendi kendime “Allah Allah niye ki dedim Ildırım da ne ki..” adam essah demiş, öleymiş bobamın adı Yıldırım’ımış.. nayetinde kime cepdelinen işaret ettiyse kitap harfleriyle bobalarımızın adını dedik bobamın adı Hacı Mehmet değildi Yıldırım Çelikli, Cavidin Mehmet Yıldız, Irafiyenin Mustafa Şen! yıllardır semerci aşşa semerci yokarı hakket len gozir, gucur ne ki anam tembihlediydi “avilden emmi olmaz arif emmi deycen” niye? ne bileyin ben.. neyse sadede gelelim işin aslı ne yaparsak yapalım, ne edersek edelim ne cevap verirsek verelim müettiş gadak her şeyi bilebilecek değildik naçar daha sert bir sıra dayağından geçecektik ben bilsem başgası bilemese de köylük yerde bu böyle “Cöbe, Keklikolu, Çolak Mercen ne ğözel şe(hi)re göşdüler çocukları gurtuldu müetdişden hinci ben bobama ne deyen ne hayır bekler ki köyden neye gorkar kı şeerden” Devam Ediyor |