ANLAT BANA ÇOCUKLUĞUM....acıklı duvarlara yağmur yağarken üşüyen çocukluğumu çiz bana..... hey çocukluğum öğrendiklerimi hatırlatsana bana.... ben o zamanlar kısa pantolonumun yırtık cebinde çekirdekler biriktirirdim annem dört çocuğun yetim ağıdın/da uzun havalı yalnızlıklar yapardı aş yerine düşler kırık bir oyuncaktı aslında ve ben gerçek sandığım hayatın çok daha gerçeğinde yakalandım ağlamalara siyah beyaz korkuların renksiz sinemalarında yalancı kovboy filmleri oynardı ve ben çocuk esaretinde kızıl/derilileri kötü sanırdım her afişte gördüğüm yüzde biraz acı biraz yalnızlık okurdum olgun yanımla kasketi yırtık adamlar geçerdi sokağın tozu dumana katan yolundan ve bahara merhaba diyen kadınlar gök/kuşağı sandığım iplerden sallandırırdı renkli ıslaklığı cümleler daha basit yalnızlıklar daha paylaşımcıydı buz dondurmalarda şimdiki hiçbir tat/da olmayan özümsenecek mutluluklar vardı ben kedilerin küçük hallerine süt sağar/dım bakkalın dolabından kendim aç doyan kedileri seyreder/dim usulca..... farklı farklı dillerde babama mektuplar yazardım olmayan kalemimle olmayan kağıtlara sonra o kağıtlardan uçak yapar babama yollardım yağmurun geldiği tarafa bazen dizlerimin üzerine çöküp su birikintisinde arardım babamı ve akşam üstü dönen babaların hiçbirinde bulamazdım onu öylesine tuhaf öylesine yalnız dururdum aklımın tek kişilik sancılarında yorgun bacalardan çıkan gri tonlu dalgalara takılırdı gözlerim ve daha katledilmeyen kavak ağaçlarını saklardım gökyüzünün ahşap koynuna durmadan arabaların ardından bakar kapısından hangi yabancı gölgelerin ineceğini merak ederdim sessiz bir oyunun tekil figüranı olup kendimde büyütürdüm senaryo gereği cümleleri.............. ve bir sabahın erken saatinde büyüdüğümü fark ettim artık çocukluğumun içinde saklı değildi hayat yinede ağlayan aşklarım ve utangaç şiirlerim dururdu yastığımın altında ne yana baksam küfürlü acılar neye dokunsam çığlıklı yitirilme/ler düşerdi şehrin kıyısına ve yorulan bir ömrün çocukluğundan terfi ettim büyümelere kayıtsız suskunluklar resimlere boy veren tanışmadığım soluklar kimliksiz aşklar makyaj altı suretlerde sahtekarlıklar ve dahası bir acının içinden başka bir acıya sürgündüm artık çocukluğumun ağrılı gecelerinde tasarladığım hayat aslında fotoromanlarda uçsuz bucaksız mucizeleri anlatırmış.............. her çocuğun irkilen yerinden bakarak düşüyor sualsiz karmaşalar........... |
öksüz ve yetimliğin ardından gelen üstüne çöken acılar kollarını açmış bekler yüzünü buruşturmak adına...kutluyorum şiirlerinizi hepsi birbirinden içli ve derin..