Ebabil Türküsü
Bir bedevi bakışı, muhtaç bir damla suya
Yaratanın aşkıyla iner beklediğimiz Şimdi gebe kâinat, Yusuf gibi kuyuya Müjdeyle gelmekte, yâr gibi özlediğimiz, Gül kokulu teninden köprü kurar dünyaya Tüm ukba karşımızda aşkla izlediğimiz Dağdağalı hırıltı, bâtıl tapınaklarlarda Çırpınır son haddinde, kucak kucak nefretler Yıkılır bütün bâtıl, nurdan hafakanlarda Pelikan bakışında saklı bütün hicretler Keşke rüzgarın olsam, en kızıl şafaklarda En zirvede sen varsın; ayrılık ve hasretler Doğduğun gün ayrıldı, hüznü bitti güneşin İhtiyar yeryüzüne, nur indi maveradan Secdedeydi yıldızlar, yoktu benzerin, eşin Örümcek zuhur etti, iplik iplik Hiradan Rüyasındaydın her an,Dımeşkli bir keşişin Hüzünlü bir bakışa, gizlemişti Yaradan Sükûta bürünürken, en şiddetli efganlar Katreler gökyüzünden günahkar gönüllerde Hancının tapındığı, is dolu kara hanlar Yakıldı hep ne varsa, puta dair çöllerde Şimdi bu eşsiz sözü, bilmem ki kimler anlar Şarkısı mırıldanır, nur sesli bülbüllerde Ebabiller türkünü haykırır maveradan Kabenin damındadır,semalardaki mescit Yüzünü çevirmiştir artık tüm masivadan Yangın dedikleri şey, yalnız küçük bir kibrit Peygamberler haykırır hep ’Kubbetüs-sahradan’ Durma ey aziz nefes, sonsuz şehirlere git" Duy sesimi kalbinle, sensiz dilim lâl oldu Efendisi dünyanın, en gizemli intizar Senin elinden zehir, insanlığa bal oldu Sana özenip durdu, bütün cümle ahu-zar Geçici gidişinle, dünyaya bir hal oldu Gittiğin günden beri, hayat mezarlardan dar Islak bakışlarında eridim bir mum gibi Çatladı sabır taşı, esrarlı bir rüyada Tepemden esti rüzgar, ensemden vurdu tipi Üşüdüm sensizliğe, en güneşli havada Şimdi ahkam sahibi, tilki soyundan hippi Senin nazarın vardır, her baktığım aynada Bir kelebek hüznüyle seyrettim olanları Pusuya düşmüş ceylan ihanetten bihaber Kulağımı patlattı kubbelerin çanları İsterdim ki, kapında bana da kıtmirlik ver Yıkıldı birdenbire yeryüzünün hanları Ansızın zindan oldu, doğup büyüdüğüm yer Hicreti arzuladım bir ateş gibi yanan Büyüdükçe büyüdü içimdeki sensizlik Bülbüller sürgün olmuş, katil kargalar sultan Şeytandan daha çirkin bu zelil dengesizlik Bir yetimdi hatıran karşısında ağlayan Sabır imtihanıydı, bu büyük çaresizlik Mihenk taşı ölç artık, göğün sınırı nedir Kaldırımda yırtıldı bizim ahlak perdemiz Yağmur yerine indi, en sığ düşüncede kir Ninemin duasıydı kalan, saf ve tertemiz Tüm dünya sustu, yalnız biz haykırdık:’’Allah bir’’ Anlatabilmekti seni, tek ve bütün gayemiz Mahcup bir eda çöktü sensizlik damarıma Ulur şimdi pervasız, ulu orta çakallar Hissettim hakikati, yaktım kendi nârıma Ahenk dedikleri şey, kahvelerdeki fallar Mirasımız kayboldu, ağladım zararıma Mevsim tersine döndü, kırıldı bütün dallar Ebedin vuslat vakti, göçtüm öz diyarıma Değeri olmaz sensiz, siyahtır;aklar, allar. HAMZA KAPLAN 31 EKİM PERŞEMBE 2013 |