VUSLAT-I RAHMET
Gönül alemimiz kanatlanıyor Ey Nebi
Sana uçmak istiyoruz tek vücut olarak Senin ruhunda gizli merhamet, şefkat, sevgi Senin nurundur alemin var oluş sebebi Çilelerinle ödedin büyük bedelleri Sensiz, gönül susuz, eşya öksüz, çöller kurak Hicretten sonraki Mekke gibiyiz Ey Nebi Yokluğunun uğultusu damarlarımızda Sensiz geçen dakikalar sanki asır gibi Sendin övülmüş olan sendin ona sevgili Sensiziz Ey Nebi, sensiz bırakma bizleri Sensizlik acısı şimdi doruk noktasında Rüzgar, sana olan hasretimizin simgesi Mekke gibi kimsesiz, Medine kadar suskun Gidişinden sonra rüzgar bir daha gelmedi Sensiz gözyaşları sel oldu diyarlar gezdi Rüzgarlar kabüllenemedi hiç sensizliği Rüzgar, senden sonra hüzünlü artık, hep durgun Vuslata dair umutlar var içerimizde Ve sana kavuşacağımız günün hayali Şimdi sevinç gözyaşları tekbir eşliğinde Nefesler tutulu gök kubbe sessizliğinde Varlık bahara kavuşmanın arefesinde Beklentin fecre gebe kalmış geceler gibi Mekke günlerin vardı çileli bir hayatın İnsanlık son kurtarıcısını bekliyordu Doğarken yetim altı yaşında öksüzdün sen Üzerinde yoktu Çin ipeğin Kisra tacın Garip gelmiştin garip gidecektin Ve gelişinle güneş bir başka doğuyordu Tüm kainatın aklı fikri kalbi hep sende Şehirler zindanlar gibi siyahlarla kaplı Sessizlik hakim yerde, gökte, şehirde, tende Öz vatanda gurbet acısı hissedilmekte Mekke, Bağdat, Şam yeni fetihler beklemekte Kalpler fetih merkezin, ruhunda fetih sırrı. Gece tüm esrarıyla kapımızı çalıyor Sükut içinde sükut, nara içinde nara Sensizlik ne kadar da zor, yürekler yanıyor Hayat sensizliğin suskunluğunu yaşıyor Olmuyor işte ne yapsak sensizlik olmuyor Yokluğun dermansız hastalık kapanmaz yara Maverada şimdi düşüncem sessiz sedasız Ruhlar aleminden sanki bir haber gelmekte Sensizlik kuşatmış şehrimi ben yine yalnız Ne olur kuşlar ne olur sonsuza uçsanız Oradan beni yedinci göğe bıraksanız Hissetmekteyim yollarınız ona düşmekte Keşke ben zamanının bir kölesi olsaydım Üzerimde eski elbise, boynumda tasma Bir an gözlerimle gözlerine dokunsaydım O tadı nakkaş gibi kalbime dokusaydım Sonra senden kıyamete dek ayrı kalsaydım Yeterdi senden bakış, yetmezdi bende nara İntizara dönüştü heyula rüyalarım Bir ahkam kesti gökler gönüllerde taht kuran Hiç susmadan ağladı masal kahramanlarım Gücüm kalmadı artık yorgundur savaşlarım Gidilecek yer yok tutuldu bütün yollarım Tüm gözler bir haber bekler şimdi maveradan Seni görememenin hüznünü yaşıyorum Yokluğun acısı artık gün gibi aşikar Uykularda senin adını sayıklıyorum Uhud gibi ölüyorum öldürülüyorum Yetiş Ya Muhammed sensiz ben boğuluyorum Gel artık ülkemize gel de sürgünden kurtar Sonu olan bir yaşamdan sonsuzluğa adım Marifet varabilmesidir secdeye alnın Katran gece nöbetlerinde sana gün saydım Keşke yanında varlık değil bir yok kalsaydım Yolunda kurban olan bir baş da ben olsaydım Çilesi elbet olacak sevdası olanın. HAMZA KAPLAN |