asılmışız ayrılığın gök/kuşağına...... oysa seni sevmek kırmızı ışıkta caddeye koşmasıydı kalbimin ve kement atmasıydı her defasında ellerinin boynuma ben taşralı ceylan sen bir kentin tavanına kadar sevda yağmurla güneş gibiydik öyle tezat gözlerin mıknatıs tarlası ...dudağım çelik oysa her gözden öpüş bir ayrılık demekti ve her ayrılık ...gök kuşağına gebeydi acı soğan gibi başımızda kırılırdı aşkın yedi rengi geçerken altından gittin bir sabah bütün "sus"ları ikimize bırakarak çaresiz bir mermi gibi dağıtarak biliyorum senin bana gelmen gerek kalkması için üzerimden bu dağınıklığın sanki bekler gibi bir salâyı yüzüm gök/yüzünde asılı kaldı gel ve bir sor Allah aşkına de ki; nasılsın bir imam tekbir getirir gibi/ göm sonra ya geçmişe ya yarına farkındayım seni beklemem gerek ..kapısı denize açılan bir sokağın başında inadına saçımda bir gül ...ve kaçak martılar yanağımda unutup okyanuslarımı korsan kılıçlarında yitirdiğimi arka fonda sen omuzları düşük bir resim sanki ...hatırlatıp duran bana eksikliğimi ve ne zaman kırsam aynalarda yokluğunu geçim derdinde bir yoksul evi kelimelerim bilmem kaç bin nüfuslu ağzım kuş uçurumu sen azrail kanatlı çocuk sapanla vuruyorsun her soluğumu ah ellerine kurban olduğum ne hüznüm biter benim, ne yağmurlarım diner asılmışız ayrılığın gök/kuşağına sektirmeden vur kanatlanır sesim belki -sevdam toprağa düşer- (ait olduğu yere ve Araf’a dek susar(ım) sonra...) de_soulmate
|
kırmızı ışıkta caddeye koşmasıydı kalbimin
ve kement atmasıydı
her defasında ellerinin boynuma
ben taşralı ceylan
sen bir kentin tavanına kadar sevda
bu bölümü okudum şiir de bana kement atmıştı çoktan ve düştüm içine...
soluğumu tuttum ta ki
ağzım kuş uçurumu
sen azrail kanatlı çocuk sapanla vuruyorsun
her soluğumu
burada vurulana kadar
salıverdim sonra
dizelerinde gezinirken hüznün girdabında boğulmanın hazzı bir başka...
harikaydı her zamanki gibi...
kutluyorum Türka'nım
Türk'om :)
sevgiyle ...
Hicran Aydın Akçakaya tarafından 10/29/2013 9:44:32 AM zamanında düzenlenmiştir.