AŞK MERHABA....toprak ana hadi aç kucağını birazdan çocukların yağacak..... iğde kokularını mavi akşamlar yurdundaki kadınlardan getirdim otların üzerine dikilen şerefsiz apartmanların aralarından sıyrılarak paltomun iç cebinde sakladığım aşkı yüreğimin kaldırımında elini tutarak sana geldim.....hoş/bulduk................... çakmağın mavimsi ateşi ucu peşin hükümlü sigarayı döllüyor birazdan duman doğacak ardından öksürüklü bir aşk kapıyı çalacak sonra duvarın dibinde açan mavi karışacak avucunun rahmine...... bahçenin avlusunda çocuksu bir geceyle karşıla beni gözlerinde bin yıl önce yazılan anonim bir türkü sol yanında Araf rüzgarlı bir yağmurla bekle karmaşık dizayn eserek/li bir düş saklansın ortancanın saçlarına ben üzerimde kayıp kentin kokusuyla ayaklarının sarkaç/larına kapanayım... karabasan sokağın boş yalnızlığında ustaca kaplarken havayı ben ağır bir yorgunluğun esnemesini çağırarak gireyim kapıdan sırtımın orta yerine kümelenmiş ağrıların ahı düşerken dilimden karşımda duran bir ayağı kırık salıncakta oturayım sen sadece konuş sadece kelimeler sarkıt kulaklarımın şehrine......... eski radyonun gıcırtılı düğmesini çevirerek çalacak birazdan şarkı yasak tonlu bir şarkıcının sesinden dökülecek yetim mısralar hani sabahın dördünde sürgüne gönderilen şarkıcının adı okunacak kibirli çatal bıçak fırlatan zifiri elleri kimse anımsamayacak hep ölümden sonra diriltilen sanatçılar gibi yaşayacak etrafı kirli insanlar dünyasında............ ağrıma giden ruhlar var sevgili hiçbir ayrıntının sevdasını sulamayan kasvetli gözler var ağrıma gidiyor düşlerin tutsak ezgileri bakarsan hür görünüyor köşe yazılarında ahkam kesmek kimilerini peygamber ilan edip görmemezliğe yatmak ağrıma dokunuyor gülümseyen çocukların ölüleri sevgili başımda yaralı bir turna semahı kaybolup gidiyorum çoğu/kez mahkum düşüncelerde............. ne zaman eğildi odanın duvar içindeki çatlak dümdüz akıp gidiyordu yanındaki anlamını yitirmiş resim çarpık duruyor vazodan eksik kalmayan ağlak çiçekler suretsiz ve paramparça aşk seni bana keskinli/yor...... şimdi karşımda Cudi/den akan bir ırmak gibi duruyorsun aklımın kuralsız tapınmasında tapınırken sana şimdi karşımda bir tanrıçadan bakıyorsun bak pencerenin dışında saçlarını papatya bir gece bekliyor ve saatin her sağa kayışı kayıp buruk bir aşkın rıhtımında keman sesi olup kaybolma vaktidir........ toprağın yağmurlu zamanında sevdim ve kokusunda buldum seni... merhaba aşk merhaba........ |
merhaba demeyi özler olduk be !!!!........................