Kederleri Kokuşmuş Binlerce Eski
verecek bir karşılık arıyordum
göğü uyutmalıyım size gelmeden bilmiyorum farkında mı bulutlar konuştuğumuzun pencereler kuyuya benziyor neredeyim siz nerede kelimelerin bulvarında bizi işiten olmadı kalsaydık birbirimize hem gözlerinizi yeni tanıdım efkar çukurunun gizemli öpücüğü kavuşuyordu sesinize kaldırımlar kalktı yollar tükendi kanatlanarak geçiyorum uçurumlardan arzular ve yeni gülüşmeler baharı sızdırıyor ağzından eğer ağlarsam koyunu meleyen karga bulutu gökyüzünde yağmurlar kıskanacak aşkımızı sadece bakıyorduk siyah bir düşün penceresinden yoklukla sıvanmış bir anlatımın çaresizliğini duymasaydım yüreğinizde öylesine açılmış sayfaların homurdanmasına yenik düşüp bu değil bu değil bu da değil rüzgar konuşuyor hadi uyu uykusuna kanacaktım düşen hayallerimin batan gün ışığı olsa inanırdım ya da avazımı susturan gün ortası öyle değil öyle değil sevgilim kanımı buruşturan kainatın sancısı kabul ediyor kalbimin son dileğini sana dokunduğumda anlayacaksın güneşin dünyaya sevgisini kederleri kokuşmuş binlerce eski tavanından dökülürken aydınlıkların küçük yağmur ağzımla sana ıslanacağım. |
Sade, duru ve naif bir anlatım; çağrışımı zengin ve simgesel ağırlıklı ve gizemli bir yanı da var dizelerinizin, okurken muhayyileyi hayli zorluyor ve düşünmeye itiyor insanı, yine hoş bir duygusallığı da var kaleminizin; yanlış algılamadıysam yaşananlara karşı sorumlu ve duyarlı aynı zamanda...
Şair hangi duygularla şiiri yazarsa yazsın okuyan kendi bildiği anlamları yüklüyor tabii ki, benim yaptığım da o babdandı...
Teşekkürler kaleminize...
Selam ve saygılar...