Yok'luğun Eylül
Uslu(!) bir insan oldum ben.
Üzerime karabasan misali çöken yok’luğundan bu yana, Konuşmuyorum aslında kimseyle. Yok’luğun “ben”liğimi alıyor benden. Vel’hasıl kelam; “nasılsın”lara iyiyim diyecek gücüm kalmadı. Yokluğun; Kırılasıca fincanımın “kırk yıllık acı”sı, Hal-i ruhsarımı kötüye estiren rüzgarım, İsrafil’in üflediği sure, Odamın ortasındaki kıyametim. Boğazımda yirmi iki düğüm; Yutkunamıyorum sensiz’liği. Sensiz’liği yutkunamıyorum. Bir ara uğra buraya, Belki içi özlem dolu çay istemiştir canın. Ne bileyim işte, Düş karşıma, Gözlerine bakayım. Ay düşmüş gözlerinin ışığına maruz kalırsa gözüm, Konuşurum belki. Özleminin acısını paylaşırım seninle. Kalkıp gidersen, Yemin ederim ses etmem. Yokluğun; Eylül. Ten’im sırılsıklam. |