ben seni severken ölmüşüm zatenkorkma artık sevda burçlarına adını yazmayacağım beklemeyeğim huma kuşunu omuzlarıma konacak diye ------------------------------------------------------- sevinçlerimin arefesinde vuruldu anka kuşum bağ bozumu eylül geceleri düştükce ellerime kirpiğimin ucunda ağırladığım hüzünlü bulutlar şimdi ağlıyor ihanet dolu o mekruh günlerine ben sevdama esir düşmüş bir mahkumum işte bütün umutlar sazımın tellerinde ağıta döndükce ki gözlerinin maviliğine uçurduğum o ak güvercinlerim de çoktan öldü hadi... durma sevgili sök sevdanı bıçak sırtına dayanmış yüreğimden hayata hep yenik başladım tütün kokardı üzerimde kederle kıyılmış da nikahım haberim olmamış kendimden ki bu bahtımın yazgısı ellerinden mi? bilemedim bildiğim bir tek şey vardı ne çok da öperdim o ellerini sevgiyle bilmem ki hiç saymadım yüreğinden sürgün yediğim günleri gayrı senin olsun kirli yataklarda yeşeren sevgiler ki sevgi bir güvercin kadar özgür ve güvercin kadar beyaz kalmalıdır bence ve b i l i y o r m u s u n ? sen hep bir kaç nefeslik zamana sığdırdın aşkı bilmem ki yar kaç el değdi tenine ben hasretinle küllenirken haydi son bir dafa daha bak gözlerimin içine varsın kalsın bedenim musalla taşında öylece zaten ben seni sevdiğim o anda ölmüşüm söküp al içimdeki o çocuğun yüzündeki sevinçlerinide şimdi duygularımı sandukalara kilitleme vakti haydi sende mil çek aşkın gözlerine sessizce ay/su |
bağ bozumu eylül geceleri düştükce ellerime
kirpiğimin ucunda ağırladığım hüzünlü bulutlar
şimdi ağlıyor ihanet dolu o mekruh günlerine''
Şimdi,
bu şiire nasıl yorum getireceksiniz?
Nasıl sihrine dokunacaksınız kelimelerin?
Nasıl gölgelerinde gezineceksiniz cümlelerin?
Ne demeli?
Tek kelime ile harika olmuş.
Bir de,
o kadar yalın, o kadar samimi, o kadar sempatik ki,
tek kelime ile susmaları yakıştıralım bu güzelliğe diyoruz.
''ben sevdama esir düşmüş bir mahkumum işte
bütün umutlar sazımın tellerinde ağıta döndükce
ki gözlerinin maviliğine uçurduğum
o ak güvercinlerim de çoktan öldü
hadi...
durma sevgili
sök sevdanı bıçak sırtına dayanmış yüreğimden''
Hayran kaldım gerçekten şiire...
Uğraşlar vermiyorsunuz içine girmeye...
Yormuyor kilidini açmak,
yüreğini tüm güzelliği ile seriyor şair önünüze...
Nasıl olsa öldü sevda güvercinlerim...
Sök artık sevdanı yüreğimden...
Çok güzel, çok...
''hayata hep yenik başladım tütün kokardı üzerimde
kederle kıyılmış da nikahım haberim olmamış kendimden
ki bu bahtımın yazgısı ellerinden mi? bilemedim
bildiğim bir tek şey vardı
ne çok da öperdim o ellerini sevgiyle''
Ne çok öperdik, değil mi?
Ne çok!...
''
bilmem ki
hiç saymadım yüreğinden sürgün yediğim günleri
gayrı senin olsun kirli yataklarda yeşeren sevgiler
ki sevgi
bir güvercin kadar özgür
ve güvercin kadar beyaz kalmalıdır bence''
Bazen,
bir ömür sürüyor biliyor musunuz o sürgün yenilen günler...
Bir ömür boynu bükük yaşıyorsunuz hüzün güneşinin gölgelerinde...
Tel teselliniz,
bir güvercin kadar özgür,
bir güvercin kadar kalması oluyor sevginizin...
O teselli alıp götürüyor hayatınızı,
yorgunluklarınızda elinizden tutuyor işte...
''haydi
son bir defa daha bak gözlerimin içine
varsın kalsın bedenim musalla taşında öylece
zaten ben seni sevdiğim o anda ölmüşüm
söküp al
içimdeki o çocuğun yüzündeki sevinçlerini de''
Ve,
mahzun finali sevdanın.
Kadere boyun eğme...
Bir mahzun yalnızlığın arifesinde,
son sesleniş yıkılan hayallere...
''şimdi duygularımı sandukalara kilitleme vakti
haydi
sende mil çek aşkın gözlerine sessizce''
Ya!...
Kilitleme vakti şimdi...
Bir ömür boyu,
küçük bir çocuğa sunulan şefkat misali koruyup esirgeyerek yaşatma realitesini yudumlayarak...
Çok hoş şiir.
Keşke daha güzel yorumlar getirebilseydik...
Hak ediyor çünkü...