esmeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Vedat Türkali’nin ’’Kayıp Romanlar’’ kitabından esinle... Ben şimdi Üzüntünün resmini çizmeye çalışıyorum Roman kahramanlarının elleriyle Griden siyaha bin bir ton dökülüyor Yüzümle birlikte Esme Yokluğu dil altı hapı seksene merdiven dayamış delikanlı yüreğe Rüzgarı bereket Aşkı kıble edinenlere Bir sürü izm’in ortasında Eşsiz güzelliği kalbinin Geç kalmışlığımı anımsatır sevmeye Gidilmiyor ki geçtiğim yollardan geri Gençliğe Elinde meyve tabağı Birer ikişer atladığın merdivenlerin basamaklarına yapışıyor gözlerim Gözlerimi ezip geçiyor ince bileğinin hayali Ben yine bugünüme dönüyorum Teklerken kalbim Şu şarabı senle içmek varken balkonda Boğaza karşı Yazının tesellisine bırakıyorum yaşlı ellerimi Ellerimden dökülüyorsun kağıtların beyazlığına Ak gerdanın düşüyor aklıma Esme Yaşlı ömrümün soluklandığı durağı Başka yolcular iner de kalır diye gövdende Gövdemi siper edesim geliyor gençliğinin ateşine Beni yak Esme Beni yak tereddütsüz dudağının ucuyla Yatağının ucundaki tabloya hapset sonra Kedi gibi nankörüm aşkına Bu yaşta |
Bir geç kalmışlığın hikayesi bu.
Yaşlı gönüllerin mahzun hayat hikayeleri.
''Bir sürü izm’in ortasında
Eşsiz güzelliği kalbinin
Geç kalmışlığımı anımsatır sevmeye
Gidilmiyor ki geçtiğim yollardan geri
Gençliğe''
Ne kadar bizden bir anlatım.
Ne kadar bizden duygular.
İzimler...
Sloganlar...
Kurşunlar...
Ölü canlar...
Ve,
bu toz dumanda kaybolup giden eşsiz güzellikteki kalpler...
Ah!...
Bu gün döndürülebilse zaman geri,
gençlik yeniden yazılabilse,
ne kadar başka olurdu sevmeler...
Nasıl da güzel yazılırdı kader.
''Ben yine bugünüme dönüyorum.
Yazının tesellisine bırakıyorum yaşlı ellerimi
Ellerimden dökülüyorsun kağıtların beyazlığına
Ak gerdanın düşüyor aklıma''
Nasıl tarif etmeli şimdi duygularımızı?
Sihirbaz diyorum da bu şairlere ben,
dinleyen olmuyor sesimi.
Nasıl da biliyor okuyucunun ne hissedeceğini.
Nasıl da yakalıyor şah damarından...
Nasıl da enjekte ediyor hüzün panzehirini..
''Ellerimden dökülüyorsun kağıtların beyazlığına''
İnsanın aklı karışıyor, duyguları allak bullak oluyor.
Ne güzel cümledir bu!...
Sevdanın şiir olup, parmaklardan yağması ak sayfalara ve
ak gerdanları düşürmesi akılara.
''Esme
Yaşlı ömrümün soluklandığı durağı''
Deniz-ce bağışlasın bizi ama, bu cümleyi
''
''Esme
Yaşlı ömrümün soluklandığı durağa''
diye okumak istedi gönlüm.
Bu yaşta uğramasın sevda otobüsü naçar sevda durağıma diye açıklamak geldi içimizden.
Değişik bir şiir olmuş yine. Diğerleri gibi.
Yine zor oldu yorumlamak.
Laf aramızda, 20 saat düşünmek zorunda kaldık.
Bir tutam hayat tarafından 7/18/2013 5:23:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat tarafından 7/18/2013 10:26:20 PM zamanında düzenlenmiştir.