AŞK KELEBEĞİN YAZGISIDIR/seni sevmemek mümkün mü mümkünsüz olan tek şey seni sevmemek! ben hep kendine örtük açılmayan bir örtü…/ aşkın hülyalı dünyasına dalmaya gör yoktur zaman ertesi kokusuyla sarmalandığının zerrece gitmeyen hüznü bulaşır üstüne boydan boya kan kırmızı gelincik tarlasında gerçeğin bozacağı büyüyü unutur da düşeş gelen taşların öteki yüzünü görmez olur kişi yalan bile olsa inanmak güzeldir çünkü… o y s a gürül gürül akarken kendi kendini yok etmez nehir çolak edip bitiren biz / ler aşk gazileri unutturup / acemice aldatan ahmak ıslatan bir sağanaktır aşk kül rengi sokaklara daldırır yere basmayan ayaklarının özgürlüğü akvaryumdaki balık kadardır bitip gittiğini sandığımız gitmez aslında ortada duran bir sevme hastalığıyla hiçbir zaman geçmişle ödeşemez insan son sözümü söyledim derken ve bir mezar taşı dikmişken bitti dediğine ne kadar kan kaybedersen kaybet gizli bir el dokunur tetiğe çepeçevre kuşatır seni bir çember dil susar akıl âvâre gezer yeniden tazelenir acılar… yaşam fısıltıyla yeşerirken toprakta sende son bulur daralır gök/ yüzü/ nde pervâne döndüğün rengine kandığın beyaz gece siyaha döndüğünde yosunlaşmaya başlar kaya / sınanırsın çeperi güdük kurşuni sabahların koltuk değnekleri düzlenmeyen eğrilerinle ayağa kalkamaz / uyanamazsın cennet deyip girdiğin bahçe/nin cehennem olduğunu görürsün yine sırdır aynanın arka yüzü sabahın sabırsızlığını duymaz sağır gece dinmeyen yağmur hüznü güneş değmeyen yüreğinin bu kadar tenha ve bu kadar kalabalık atışlarını bilmez senden başka hiç kimse bir son/bahar şarkısıyla son bulan gül kokusudur uçup giden iki kişilik harman ateşi söner âniden kaçıveren bir çocuktur elinde kalan boşluk geçmişin gözlerinde koyu acıda gizlenir ölüm / görmezsin aşk kelebeğin yazgısıdır gerçekte Hâdiye Kaptan |
gül kokusudur uçup giden
iki kişilik harman ateşi söner
âniden kaçıveren bir çocuktur
elinde kalan boşluk
Ne güzel anlatmışsınız aşkı, onda yaşananları,
gönülden tebrikler,
selâm ve sevgilerimle