İlk Mektep 1-Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ÇALI’ya devam edeyim
1960 ’lı yıllardaki köyde sosyal hayatın başlangıcı sizi sıkacağım ama sizde kendi hayatınızı yazın gardaşım
köyde en sevimli ev –göçmenevi-
macur Göçmen Yusuf köyden de göçmüş çok olmuş Aydın’a davşınalı en geniş pencereli bina mektep diğerlerinden farklı talebeler sıva pütürüne elbiselerini, çantalarını asarlardı etrafında yarış ederlerdi hep mümessil intizamı bozanların numaralarını garatahtaya yazardı herkes öğretmene verilmekten korkardı ama hiç kimse yaramazlık etmekten de geri durmazdı çocuk aklı.. avuçlarına cetveli yer otururlardı bu görevini yerine getiren öğretmen küçük dolaşım, büyük dolaşım anlatırdı çok umurumuzdaydı öğle paydosunda çığrış-bağrış “öylen ekmeğine” evlere ilk fırsatta gene okul bahçesine, oyun kavga-dövüş, yarış benizler kıpkırmızı, sırtlar terli, soluk-soluğa kalınmış, birileri her halükar da birilerini kayırırlardı akrabalık revaçtaydı birileri teneffüsler de bayrak direğine tırmananlardı birileri hemen her konuda yarış yaparlardı koşarak mektebin etrafında tur atarlardı, başka birilerinin de işi gücü, birilerine zengin çocukları ve güzel kızlara yaranmaktı tabi yarışı önce gelen kazanırdı bu arada birilerine çarparlardı birlikte yere yuvarlanırlardı eğlencenin doruğunda biri eline alır sapsız pirinç zili, onaltılık çiviyle vurarak zil çalardı zil teneffüs süresi bitti demekti geç kalan tokadı tekmeyi.. olmadı cepdeli yerdi.. terden ıslak saçlar, pembeleşmiş yüzler derin derin alınan nefesler oyuna, itişip -kakışmaya devam edenler sınıfa doluşup, öğretmeni bekleyenler, itiş-kakış, gavga-gürültü, vayvalak, curcuna, ve şahit olurduk, her teneffüste birilerinin birilerine özellikle zengin çocuklarına sahip çıkmasına beni hiç kollayan olmadı kimsem, kale’m ne gam oyuna da lamazlardı “o(ğ)lum bi yanına bişiy olcak” diye arada bir gönlümü alırlardı ne kadar süreceği belirsiz teneffüs aralarında çalmadım hiç öğretmenden habersiz öğretmenler odasının kapısında öğretmenin gözlerinde gözlerim tamam “çal” desin, hani başıyla ellerimde bir onaltılık paslı eski çivi, bir sapsız zil ile beklerim.. bütün bakışlar düşmanca olsa da o günkü konuyu işlerim, kimse takmazdı öğretmen gayet memnun, gözlerim parlardı ama sanırım kimse bir şey anlamazdı umurumdaydı? köyde kendi yağımızla kavrulduğumuz yıllardı hey anam hey ne sigarta ne tekaüt ne kira ne taksit derdimiz vardı DİPNOTLAR Göçmen Yusuf: İkinci Dünya harbinden sonra, Bulgaristan’dan mübadele yoluyla gelen muhacirlerden (1952) davşınmak/tavşınmak : taşınmak, nakil mektep: okul talebe: öğrenci mümessil: sınıf başkanı cepdel : cetvel itişmek: birbirlerini istemedikleri yönde itelemek kakışmak: sözle birbirlerini RESİM KÖY İLK OKULU Teşekkürler Bircan |