Sıradaki Hayat
Sıradaki Hayat
radyolar kentin üvez yanını gizliyor serçeden alışmış seyrek yürümeyi dağları kan tutar bir şeherli geçse bacakları kesik kesik adımsız belki biraz tavşan uykusunda yaradılışı koyu bir evliyadır yüzü eve erken dönen babanın anneler eli belinde doğmuştur şahin kanatlarına sızarak yaşayışları sonsuzluğa hür, âna tutsak yaşayışları bundandır yağmuru görünce akıllarını içeri topladıkları uzak bir ihtimale baş göz edişleri ütülenmiş gözleriyle yaslanınca omuzlara tüfek kokusu yerini uzak bir kıyıyı alır babalar her akşam işine yaralıdır soğudukça günün anlamı düşünmeyi geciktirir beriki hüzün sandalyeler durmaktan sıkılınca toz yetişir üstlerine -bu yenilenmenin ışığıdır sanki yıllardır bekâr gibi durur gökyüzü bir çocuğu yıllardır yıldızların düşme korkusu sarar cebinde tek inancı uzun bir mantar seni sevmek üç kuruşa geçinmek gibidir işte penceresi büyük evlerin içine doğru utanıp sıkılmışlığı senin nefesinle dirilir bu çiçekler bir bakışın mektupları güzelleştirir âh kimsecikler diye iç geçirmek gibidir suyun yüzüne yaslanıp radyolarda adın adıma değer frekansı tutturunca eller ilk ve son fado ellerin ilk ve son defa olsun dağın ayraç gibi bir nehri aklında tuttuğu aşka yaraşır kuşların arasına satır satır dizdiği kalbin kalbim bak nasıl da kanatlanıyor dalgalanarak bakışlarımız arasında. aşk dokunmak ve dokunmamak heyulası babalar ve anaların gizli saklı fotoğraf yarasında! Payanda |