dosis facit venemum
adımlarım. başka adamların adımlarına karışmasın
diye. ayaklarımı keserek çıkıyorum yokuşu kurmakla. kırmak arasında sıkışmış bir hayale bok çukurlarının yolunu gösteriyorum belki bir kasık biti. belki de bir kuş kurdunun beynindeyim uzun uzadıya yaşayacak takatim yok kepaze bir düş kurup. yayları gergin bacaklarım keskin ayaklarımla kurdun kuşun beynine sıkıyorum. yokuş dağılıyor kokudan koku bir infilak gibi haberdar ediyor kadınları ellerim. başka ellere değmesin diye bileklerimi patlamadan sonraki sonsusa hediye edip yokuşa devam ediyorum. fakat saçlarım hiç dağılmıyor ve yüzümde derisi yüzülmüş bir köpek ölüsü yer yer hırıldıyor. koku bir infilak gibi yokuşun başına da ulaşıyor ve karışıyor. başıyla sonu yokuşun. yukarı neresi aşağı neresi. kimse bilmez oluyor. yukarıdan aşağı aşağı yukarı yüzlerce kırkayak ölüsü düşüyor ölmüşler ama ayakları hala onları taşıyor yürümeye niye kalkıştım. niye elsiz ayaksız kaldım hatırlamıyorum. yokuşun ortasında benim gibi ortada kalmış birine rastlıyorum o da benim gibi. ne bir şey olmak istiyor. ne de biri sadece dışlanmış olmak. ve ortalıkta yasal bir çıplaklıkla gezmek istiyor ikimiz de. iki mazbut orospu gibiyiz tuhaf ama çekiciyiz. tedirginiz çünkü yokuşta ya da değil. birini bekler gibiyiz biri mürekkep şişesini devirince mavi olmayı ister gibi durduk yere dökülüyor mürekkep şişesi ve akıntısında biri dişi iki yılan beliriyor ikiside birbirinden zehirli. ikiside arkasından koşulmuş. yetişilmemiş. iki nehir gibi yokuşta kalan beyaz yerleri kökünden kavrayıp. çekiyoruz altın rengi saçlarıyla biri çıkıyor altından ağzımıza boşalıyor ve. ağrımıza gidiyor bu kuşku ile. kullanıldık mı diye soruyoruz uzatmayalım. yokuş hala aynı yokuş. ve biz iki mazbut orospuyuz. hepsi bu 472bin13İst. |