Dolu Tası Eğri Tut
ağzına sığmayacak kadar hızlı konuşuyordu
günleri sayan elleri parıldadı ve geçmişinin uzun iplerini çekerek yuvarlak yuvarlanmalar ve mor dans orada bir şey var öksürüyor yutkunuyor orada bir şey var bir kapı yumuşacık ve sessiz içinde başka dışında başka başka manalı mavilikler arksında hürlük cam keskini ışıklar bağırıyor gidenin arkasından yuvarlanmalar ve mor dans can hala menekşe yangınında pencereyi aç rüzgar söylesin güneş bir daha batmayacak mı yoksa kurcalamak mı günün karnındaki leşi yoksa gidecek misin inanıp eskimiş bir sözün peşine yeni bir gün olsun öyle olsun ve öyle uzatalım ki arzularımızı bıkıncaya dek mavi karanlık basınca körleştirdik suları çaresizliği üstümüze örtünmekten başka anlatılacak mecra kalmadı ve dünyalı bir ağzın istemsiz heyecanını çiğnemekten başka dolu tası eğri tut realitesi yine geçer mi saçlarınızdan sizi bulut sanınca çok seviniyorum kendimden bahsetmeyi unuttum ben utangaç bir ağaç mıyım yoksa. |
dizelerde resmi geçit yaparken
duygular sözcüklerin darağacında asılı kalmış
güneş ısırırken gözlerini
tebriklerimle şair