Errare Humanum Est.
pembeli kubbenin kara sedef işlemeli
minberine tırmandım. yüzüme tükürdü tanrı rahatladım. indiğim gölgelikte incir sütüne saklanıp sustum çünkü. konuşunca körlüğünü yok sayan keskin satırlar kesiyordu insanın önünü haris sözcükler. habis cümleler içinde geçti geçen birkaç yıl içinde. içinde kalamadım o defterin ve kapattım. yanıma kar kalanlar ağırdılar fırlatıp attım. süt liman bir sarışın satıra oynak kelimeler yazamazdım kürsüye çıkanlara özgü ses tonuyla karnından konuşmaya başladı. biri cinayet yasağına uymak adına intiharın yasasını ihlal etmişti lodosa tabi. tahrirden münezzehti yanılgılarını yakmış. kurdeleli kara kutuyu kayıtlarıyla birlikte kayıplara karıştırmıştı dehşet içinde kaldım. bacaklarım kapalı kabarmış yerlerim sönüktü üzerime abanan sırtı tüysüz zamandan çekindim. kızıl kan içinde içinden çıkan adamların kızlarını seven kadınlar görmüştüm çünkü adamları severken kanırtan kadınlar biri. onlardan biriydi zamanın dili kulağımın içinde içerdeki kıkırdakları eritircesine sufle veriyordu onlardan yaşamış oldum bir kere görmüş oldum. gözlerinin yeraltı göğünde pençeleri keskin kartallar vardı kartallardan sonra. sonrası suskun hızır akbabalar. leğen gibi vatozlar su renginde. sudan seçilmiyorlardı gördüm onları her dozda damarlarımı çatlatırcasına genişlettiler. defneli göle giden patikanın ırzına asfaltlarla geçip. üzerimden geçip beni dümdüz ettiler hatırlamanın harlı ocaklarına taşınan odunları. taşıyan ırmakları. taşıran suların. hepsini ama hepsini kuruttular yatağında rende kertiklerinden yayılan kemik kokusu ve kesiklerimde kuruyan kandan başka bende anlatacak başka bir şey bırakmadılar dua ile duldayı. şekerli suda ayırıp içimdeki serbest hücreyi açığa çıkardım ama günlerce kendime gelemedim. düşün belkemiğini kırmış. kelimenin tafrasını almış iğneli kırbaçlardan kurtulmuştum ben artık mumdan atlara atlayıp güneşi alt edebilir. kafamın içindekileri içime atıp. gönül rahatlığıyla yere çakılabilirim bunları onlar gittikten sonra anladım ağladımsa da bir süre. ağladığım yerde çok duraksamadım. zaten kavsi çatlayan köprüden. korkusuzca beyaz çorapları. kangren ayağı ve geyşa adımlarıyla bir aldırmazlık çıka geldi bana geçip gittim uçurumları. kollarımı düğümlü bırakarak benim taşralı kelebeklerim kaldırmazdı bu havaları 2862bin13İst. |