ESKİZ
bir eskizdi çizdiğim
o yüzden renkleri yoktu gölgeler oyun oynadı bana güneş küstü mü bilmem gitti. ayışığı net değil ki ben nasıl göreceğim gözlerini şimdi ellerinin esmer yalnızlığını çizecektim önce sonra kalabalığa boyayacaktım benim kalabalığıma şapkana vurmuş sokak lambasının ışığını gün güneşine çevirecektim fısıltıların belirsizliğini türkü rengiyle boyayacaktım olmaz mı fısıltıları sırlara bırakacaktım yüreklerimizdeki sırları seslere asma kilitli ahşap kapıları açıp elinden tutup götürmeyi çizecektim en kuytulara akşam üstü kızıllıklarında. bir de saf düşlerini adımlayan bir hafız resmedecektim ezber eden değil koruyan anlamında adının bozulsun diye değil, erişilmezliğinden çıksın diye düşlerin kurtulsun diye boş emellerden belki deli kız eteklerini uçuşturarak koşacak, dönecek sonra düşecekti kucağına yorgun ellerin ovacaktı tuzu kalmış yaralarını deli kızın bir divaneliğin yakan gülüşünü çizecektim tuvale duvarlarını asla beyaza boyamayacaktım hayal evimin beyaz gülüşlerimi aydınlatsın diye dişlerimde kalacaktı yalnız resim karakalem-çalakalem kaldı. ellerin esmer yalnızlıkta hala bu yüzden aslında yalnızlıkta kaldı mı bilmem bildiğim benim kalabalığıma boyanmadı ellerin ahşap kapılarda kilitler üstüne kilitler vuruldu açılmasın diye kuytular üstü kuytulara fısıltılar şimdi kuşku ve acı dolduruyor yüreğime türkülere sağır kulaklarım deli kız, deli gibi yorgun öylece durmaktan uçuşmak isteyen eteklerini tutarken ve cennetten kovulmuşluğun kahırlı gülüşü dudağındaki kırmızı bir kara(n)lığında kalemin bitmesine yakın yazıldı bunlar bir dokunuşunla renklenebilir istersen biterken kurşun kalem boyalar açarız boyamak için kokusu içimize dolan hadi gel bugün bizim doğum günümüz olsun nerdesin Şaziye 26.06.2013 |
HERYERDE GÖRECEKSİN
YUM GÖZLERİNİ
ÖZÜNDE BULACAKSIN
YUM GÖZLERİ DİNLE
HER ŞARKIDA