YAŞLI ADAM
Yaşlı adam kaldırımın ortasında durdu ve
Gözlerini karşıya dikti. Sönük ve mavi gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Off, yine kendini tutamadı. Geçmişini düşünüyordu, Ailesini, gençliğini, mutluluğunu ve sönüp giden umutlarını… Hepsi geride kalmıştı artık. Ne de çabuk geçmişti zaman ve Ne de acı veriyordu hasret ona. Şimdi yaşamak mıydı iyi olan Ölmek mi yoksa? Karasızlıkla bocalıyordu. Hayır, korkmuyordu ölümden. Sadece cesareti yoktu Azorka’yı yalnız bırakmaya Bu can dostu köpeği kim sevecekti ki onun gibi, Evet, kimse yaşlı adamın yerini dolduramazdı Azorka için. Bu sonsuz sevgi bağını ilk önce kimin terk edeceğini, Kadere bırakmışlardı. Hiçbir endişeleri yoktu bundan ötürü… Yaşlı adamın ayakları kaldırıma mıhlanmış gibiydi, Gözleri de karşıya. Kimse yoktu orada aslında. Onun gördüğü bir şeritti, Hayatının görüntülerinin dizildiği. Bilincini yitirmiş olabilirdi, Kuvvetli bir ihtimal,nerede olduğunu bile bilmiyordu, Sadece keskin, dik ve amaçsız gibi görünen hüzünlü bakışlarında biraz da pişmanlık vardı. Ah, ne acı… Karşısındaki insanlar biraz tedirginlikle beraber onu alaya alıyorlardı, O bunların farkında değildi. Hoş, olsa da takar mıydı? Bir süre sonra onun öldüğünü sandılar, Yanılıyorlardı; Azorka hala yaşıyordu çünkü. Yaşlı adam yarım saat sonra geçmişe yolculuktan uyandı. Azorka ile yola çıktılar, Biraz önceki insanlara bu sefer de bakmadan, Geçip gitti… İnsanlar onu deli zannettiler… Sadece yürüyordu ve yaşlar hala yüzünde geziniyordu. Hiçbir şeyin farkında değildi, Düzenli adımlarını sıklaştırarak gözden kayboldu; anlıyoruz ki şu andan ve gelecekten bihaberdi yaşlı adam, Onun için geçmişten daha değerli bir şey yoktu. O geçmişiyle ölüp gitmişti çoktan… Ertesi gün yaşlı adam ve Azorka yan yana sessiz bir sokakta , Ölü bulundular. Şimdi tamamlanmıştı ölümü, Gerçekten ölü sayılabilirdi artık. Onlar hiçbir zaman ayrılmadılar Azorkayla, Birlikte ölüp ayrılmadıkları gibi…. ALTUN VURAL. |