Ah/ya...Uzun bir yürüyüştü Kadın tabanı çatlak yollarda sacları ise güz kırığı bir ıslık derlenmeyen derlenemeyen dilde Kadın/dı pasaportsuz geceleri güne taşıyan omuz hizası yokluklara avuç içlerine çarpınca yüzü hücrelerine kadar bulaşan bir veba gibi akıyordu cılız bir oluktan ki, Kaderi suyun göç halinde gecenin kızılı düşünce tene söndü sönecekti yağmur tuzun ateşinde uykusuz şafakların gergefinde küçülür nefesi derinin altına demir atınca söylenmemiş harfler gölgesi diz çöker dökülen giysinin önünde ters düz eder kelimeyi dudaklarına kadar ıslanarak sustuğunda ah/ya uzun saçları taranmış süzülür bel kemiğine ve de ıslaktı göç anında asılıyordu zaman her bir telinden biliyordu ve biliyordum yağmur tuz ve kadın bulaşıyordu derin bir iç çekişle iliklerine kadar ıssız bir yolda ateş ve su yolun ortasında ayağı burkuldu kekeme bir rüzgârda ve de idam magandalarının sesi gitgide yaklaşıyordu buharlaşınca soluğu terli bir gecede milattan önce ... Kadın dı gözlerini kısarak dinlediği ve yutkunduğu ürkek imgelerin içinde dokunur gibi sesine hani nefesine yalardı şehri dilinde bütün renklerle su/sa/dığı zaman/sızdı ölgün cümlelerden süzülerek kırık bir mısranın dokunuşundan taşıyordu fırçanın her darbesinde Ah/ya şimdi cesedinin ağırlığı kadar susan Kadın/dı GölGe ... |