Kırmızı şal...Orada y/akın gibi duran bir ağaç gölgesi kahır dolu geçmişi geleceği yılları avuçlarında ufalanan yokluklarda kalan az bir adımla varılacak sanılan bin türkü ki notasız dillere düşen tercüme edilemeyen ve çığlığı geceye hapsolmuş yarım bir nida tutuklu kalmış mısrasında ve bilseydi gözleri kapanınca unuturyormuş insan açmayı güne açınca gözlerini hapsoluyormuş karanlığa yeniden ki bir ağaç düş bahçesinde düşlerde kalan gülüşleri arayan hani ansızın bastıran yağmur gibi ötesinde zamanın silik renkleri içinde avuç avuç dökülür kısarak gözlerini mavi öncesi ve sonrasında bıçak sırtı yaşamın kıyısında mıh gibi düşünce akla bilinmezliğin içinde büyüdükçe büyüyor gözleri tutsak bir ustura kesiyor dilini yabancı olduğun şehirde dağlar kırmızı yollar sarı olunca hınzır bir uğultu ilişiyor kulağına bir mahkumlukdur ki rezilce tutunmak yüreğe kırılgan bir mevsimde bir serseri yolculuk yarım yamalak kalışında derlediği notada satır aralarında hapsederek sesini sesine bir deli olur laftan anlamaz takılınca aklına kırıktı aslında biraz da dökük hırçınlığı yitik bir şafağın gergefine geç kalışına.. gazel olunca hüznü sert rüzgar da üşüyor gibi gibisi yoktu aslında titriyordu üstelik yetmiyor kırmızı salıda Isıtmaya yabancısı olduğu tende GölGe ... |
hem çok uzak, hem de çok yakın
sevgiyle