...gece soğuk gözleri körbalıkçı kasabasının çamurlu dar sokakları sesiz kaldırımları ayak sesinden mahrum ıssız o martı kadar ıslak yanlız... evlerin perdeleri kapanmış ışıksız yorgun sokkak lambaları uykuya dalmış... gece soğuk gözleri kör sökülmüş yıldızlar pul pul ay sürgün edilmiş kara derili deniz delirmiş köpük köpük martının çığlık çığlığa yüreğindeki acı kadar... mabedimizin dört duvarına sinmiş tütsülenmiş sevişlere bulaşmış sarı hüzün kadar... tenime yastığıma gülüşlerime gömülmüş kokun eksik titreyen mum alevi gibi bedenime teyellenmiş canımdan sana olan özlemim kadar... yokluğunun gölgesine sığınmış ürkek şaşkın telaşım haf ve reca arası sancılı deniz fenerinin saçağındaki o martı yolunu bekler... ellerim sıcacık avuçlarında uyanmayı gülüşlerim gül yüzündeki ufacık bir tebessümünü bekler... mendirekte yorgun gövdem ayaklarıma tenim şu kuru canıma yük... nefesim soluğun olmayı tenim teninde yanmayı canım ıslak o martı kadar yolunda ölmeyi bekler... başımı dizlerine koyup bal damlası gözlerinde yedi renkli gökkuşaklı masum sevinçlerle son nefesini vermeyi bekler... Hasan ODABAŞI |