olasılık üç
ben bu pencereyi örttüğümde akşamüzeriydi
babası gelmişti güneşin dağa gitmişti komşu komşunun külüne muhtaçkenki halimdi koyu kül rengi mostrasına atıldığım atarsokaklar dağlara çıkmayı düşleyen bi şehir kuşuydum teleklerim kırışmazdı yağmurdan güneşe değmeyle kim arasa bulurdu kuyruğumla kesitiğim bulut izinden ama en çok sesimden tanırdı itiş kakış nefes nefesimden kalbim kısacık hayatımın dülgeri bastım işte bağrıma seversin sen kırkikindileri duru su birikintileri çamur iniltileri şuncacık yüreğimin içinden geçmese geçmez diyorum filan istasyondan kalkıp falan istasyona varacak işleyen demirin ışıldayan sesi annemi seviyorum tirenleri de seviyorum annemin tirenleri sevmemesini maharetle makas değiştirmesine bağlıyorum bi de baca tiryakisi oluşuna göya içine çekmiyormuş mereti o da yüzükoyun uzanmışım kelime darlığım var hep de akşamaltı nüksediyor parmaklarıma bıçak gibi saplanan sancı kitap mitap kar etmiyor bir bir kapatıp atıyorum takvimden günün adını kocakarı soğuklarını cemreleri düşürüyorum toprağa tohumları koyunları kuzuluyorum sayıyorum sayıyorum bağlıyorum gecenin başını iğirdiğim iplikle karpuz kabuğuna aldırıp denize girme kanıp zırzırböceklerine geceyi bölme günebakanların hepsi saf aldanıp güne yüzünü dönme su balıkların gök kuşların insan korkmaz güneşin düşürdüğü gölgelerden bi de korkmaz babası yanındayken akşam ezanından sonra elleriyle tahta duvara indirdiği kurt izinden |