Gerçek Anneler
Önce çocuklardan başlar ayaz…
Masalarının başında hesap kitap yapan o adamlar Önce onları üşütür kafalarında çizdikleri dünyayla. Kahvaltı masasına sokulur asık yüzlü sesleri… Çay bardağını üşütür. Kadınlar ve adamlar bilmez Çocukları üşüten o soğuğu, “Reçel ister misin?” derler “Hırkanı çıkarma sınıfta!” Anneliğini giyer kadınlar o sözcüklerle. Sanki konuştukça geçermiş soğuk, Kelimeler kapıdan çıkan o çocuğu Gün boyu ısıtmaya yetermiş gibi… “Kadın çalışmalıdır!” der birileri… “Eve kapanmamalı, Taşan ruhunu sıkıştırmamalı evine… Çocuk doğursa da Annelik denen o urbayı çekip çıkarmalı üstünden.” Birileri anneliği saymaz meslekten… İşten arda kalan zamanda kotarılıveren Öylesine bir aktivitedir onlara göre. Elma soymak gibi eşine, “İstemez misin?” der gibi… Sanki daralır evreni kadının Okşarken saçlarını çocukların… Parmaklıklar belirir kimsenin görmediği, Kuşatır dört bir çevresini. Sanki arabasını sürerken bebeğinin Rüzgar okşamaz olur yüzünü… Özgürlüğü çağrıştıran hiçbir şey yer bulamaz kendine Ağlayan bir çocuk varsa ortada. Ya da kahkaha atan, Ayağını burkan, Sandalyeye tırmanan… Çocuk elleri dokununca Daralır dünyası sanki kadının, “Ben anne olmasam mı?” der. Ama hesap kitap yapan adamlar ve kadınlar kızarlar ona. “En az üç çocuk…” diyenler, “Nüfus hızla yaşlanıyor!” diye feveran edenler… “İlle de doğur!” derler. “Taze kan lazım topluma… Düşmanla savaşacak yeni ordular lazım.” Onlar ekranda parmaklarını sallayıp Kahvaltı masasına misafir olurken, Anneliği zoraki bir giysi gibi giyinen o kadın Anne gibi hissetmek için zorlarken kelimeleri, İçindeki çırpınıp duran kuş “Servis ne zaman gelecek?” der Saate bakarken telaşla ikide bir… O ses duyulur bir kez daha ekrandan, “Üç de yetmez!” der açık arttırmayı canlandırmak isteyen tellal gibi… “Beş…” der. “Anca kurtarır bizi.” Çocuk görür Annesinin yüzündeki sabırsız ifadeyi “Sen olmasaydın…” diye başlayan keşke’li cümleyi duyar… Kafese kapanmış o ruhu görür sonra, Onda tanımlar kendini… Ruhu anne olmayan her annenin çocuğu gibi Suçlu bakışlar atar annesine. O kuş uçsun gitsin ister mahpus kaldığı o yerden, Kendinden kurtulsun. Apar topar koşar kapıya, “Kuşunu salabilirsin…” der annesine, çıkmadan evvel gözleriyle… Arkadaşlarına koşar hemen, Çocuklarında parmaklıkları görmeyen o annelerin çocuklarına… Gerçek annelerin… |
kutlarımmmm
sevgiyle kal sibel