ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin züleyha
gözyaşların dökülürdü ağzında ki sancıyan sözcüklerde çocuklar ve çığlıklar kırardı zincirlerimi gecenin tırnakla çizilmiş sırtında bir rüzgâr eserdi saat kulesinde zaman yokluğunu beş geçerdi duvarlarına kırmızı şarap serpilmiş bir otel odasında züleyha sesinde sigara söndürülmüş bir caz şarkısı kırk haramiler caddesinde düşürdü dilindeki istanbul’u
ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin züleyha
yüzünün nemli sayfalarını çevirip sana bir masal anlatacaktım uçurum ve beyrut kokulu saçlarını tahta bir tarakla tarayacaktım sen bir yağmura tutulacaktın ardından bir çöle rüyâlarını karıştıran ellerimi yakalayacaktın uzaklardan kağıttan gemilerle bana gelecektin yüzüm gülecekti gözyaşlarını saklayan kadın karanlıkta ateşe atacaktın ıslak kirpiklerini duvarlarına kırmızı şarap serpilmiş bir otel odasında züleyha sesinde sigara söndürülmüş bir caz şarkısı kırk haramiler caddesinde düşürdü dilindeki istanbul’u
ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin züleyha
gölgene döktüğün kirli sulara aldırmadan bozdum yine yeminlerimi sen kalın yalnız ve çocuk dudaklarınla iskender şiirleri okusan da kör bıçaklara sarı güller ve dikenler her gece kanatacak yorgun ellerini züleyha sen arka sokaklarda bir elmayı jiletle ikiye böleceksin kadehlere ölü tırtılları ve mor suları doldurup radyoda çalan partizan bir şarkıya ağlayarak eşlik edeceksin şah damarımın üstünü karanfillerle kapatacaksın
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kırmızı kadın şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kırmızı kadın şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin züleyha
gözyaşların dökülürdü ağzında ki sancıyan sözcüklerde çocuklar ve çığlıklar kırardı zincirlerimi gecenin tırnakla çizilmiş sırtında bir rüzgâr eserdi saat kulesinde zaman yokluğunu beş geçerdi duvarlarına kırmızı şarap serpilmiş bir otel odasında züleyha sesinde sigara söndürülmüş bir caz şarkısı kırk haramiler caddesinde düşürdü dilindeki istanbul’u
ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin züleyha
yüzünün nemli sayfalarını çevirip sana bir masal anlatacaktım uçurum ve beyrut kokulu saçlarını tahta bir tarakla tarayacaktım sen bir yağmura tutulacaktın ardından bir çöle rüyâlarını karıştıran ellerimi yakalayacaktın uzaklardan kağıttan gemilerle bana gelecektin yüzüm gülecekti gözyaşlarını saklayan kadın karanlıkta ateşe atacaktın ıslak kirpiklerini duvarlarına kırmızı şarap serpilmiş bir otel odasında züleyha sesinde sigara söndürülmüş bir caz şarkısı kırk haramiler caddesinde düşürdü dilindeki istanbul’u
ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin züleyha
gölgene döktüğün kirli sulara aldırmadan bozdum yine yeminlerimi sen kalın yalnız ve çocuk dudaklarınla iskender şiirleri okusan da kör bıçaklara sarı güller ve dikenler her gece kanatacak yorgun ellerini züleyha sen arka sokaklarda bir elmayı jiletle ikiye böleceksin kadehlere ölü tırtılları ve mor suları doldurup radyoda çalan partizan bir şarkıya ağlayarak eşlik edeceksin şah damarımın üstünü karanfillerle kapatacaksın
kırmızı kıpkırmızı züleyha ...
Etkiliydi şiiriniz serbest nazım dizelerinizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.
Ne desem bilmiyorum. Bir şeyler desem bile dediklerimin ezikliğini yaşamaktan korkuyorum. Sadece merak ettiğim şu, bu kadar içten ve derinden şiirlerini yazan üstadem kaç yaşında?
yagmur deposu gozlerim. akerdeonu bozuk govdeme gazete ortuyor gece bekcisi. "yetisin saclarim uzuyor" diye bagiriyorum. paslanmis bir zilgit tunuyor dilime. ben geceleri olmem ki..
Kırmızı renklerin içerisinde en çok adrenalin salgılatan kepaze bir renktir. Misal; gül farklı bir kırmızılıktadır bu yüzden.. Veyahut kırmızıyla adının anılmaması adına bir nevi göç etmiştir o renkten...
Kırmızı; Yani huşu ile şeytana secde edilen girift bir kopukluk anının resmidir. İstanbul'un bu renkten namütenahi olması imkan dışıdır o yüzden. Salt Anadolu'nun banliyölerinden değil farklı ülkelerin varoşlarından da göç alması bu kırmızının simli halinden başka bir şey değildir hiç şüphesiz. Ve gelenin içeceği kızılcık şerbetlerinin haddi hesabı yoktur. Bilmem ki kızılcık şerbetinin rengi kırmızı mıdır değil midir?. Lakin Beyrut’tan aşağı kalır bir yanı yoktur İstanbul’un tarihten bugüne seyri sülük ettiğimizde harfiyen. İhtimal brütüs’den mütevellit değildir kırmızıya açılan girizgâhlarla bezeli şehrin sadist pür melali.
Onlarca Bizans hükümdarının kanına girmemiştir bu şehir sadece.. Onlarca payitaht şehzadesi, babalarının devleti aliyenin hatırına kanını akıttığı şehrin adıdır İstanbul. Onlarca faili meçhulün açık adresidir de aynı zamanda. Ve sergüzeşt bakirelerin şehrin altın yaldızlarına kanarak kaçıp sığındığı bu şehirde altın dişli canavarların o bakirelerin ilk kanlarını döktükleri şehirdir aynı zamanda İstanbul...
Beyrut’u anlatmaya ne hacet.. En ağır romanların başkenti olan o şehirde keldanisinden süryanisine dürzisinden şiisine en muteber kanlar dökülmüştür ve dökülmektedir de.. Acının mahkumu bir kadın gibi içli içli ağlayan beyrutun hissiyatını paraya tahvil eden edebiyatçıların davranışlarına etik dışı demeyeceğim ama..
Ve züleyha...
Döktüğü kanda boğulmayan tek kadın züleyha.. Kuyularındaki suyun Rabbi Rahimin inayetiyle zemzeme dönüştüğü züleyha.. Hırsına ve ihtirasına rağmen bidayetten hidayete kulaç atan ve boğulmadan sağ ve salimen yusuf limanına demir atan züleyha...
Oysa; taammüden adam öldürmeye kalkışandı züleyha.. Rabbin sakın yapma dediği beş büyük kebairden birine teşebbüs ettiyse de gene de affedildi züleyha.. Kimleri affetmedi ki Rahman.. Aleyhü Ekmelütttehaya'nın amcazadesini uhud meydanında yere seren Vahşi'yi mi dersin, o Amcazadenin ciğerlerini parçalayıp yiyen Hindi'mi dersin... Ez-cümle merhametin baki olduğu bir demde dökülen her kan esfeli safiline kesilen bilet olmaz muhtemelen...
gece,kırmızı kırmızı söyleşirken her yanımıza çiy gibi düşen bu şiir sımsıkı saracak en tenha yerlerimizi.. 'radyoda çalan partizan bir şarkıya ağlayarak eşlik edeceksin şah damarımın üstünü karanfillerle kapatacaksın' gölbalıklarıyla nasıl söyleşebiliniyorsa öyle söyleşiyorum harflerinle. yağmalanmış kentlere,hançerlenmiş yüreklere tertemiz kan verir şiir.. boz yeminlerini hatta ömründen düşür kendini fakat hep yaz sen.. serin bir ırmağın özlemine,ilkbaharını arayan zamana kadar yaz. uzunca bir zaman önce dediğim gibi ellerin kanayana kadar yaz sen.. harflerin uçsuz bucaksız ülke olsun avuçlarında..sevgilerimle.
bahar geliyor degil mi? cicekler acacak,yaz gelecek. bu puslu gri bulutlar dagilacak. gunes dogacak penceremize. dogan gunes gibi dost olduktan sonra herseyi olur insanin. sagolasin gune es dostum.
Bundan 3.yıl önceydi sanırım. Hiçbir edebiyat sitesinde üyeliği bulunmayan bir arkadaşım tarafından telefonuma iki dize gönderilmişti. Ama ne dize?
Ki beni de hayli etkilemişti.
-Kime ait olduğunu sorduğumda
‘’Feyza Can isminde birinin galiba’’ dedi.
Küçük bir tebessüm belirledi dudaklarımda. Ne garip değil mi? Aynı ortamda bulunmayan biri tarafından okunmak, bilinmek.
*
Bu şiirinle hiçbir alakası yok ama, şiirini okuyunca anımsadım tekrar o anı. Ve paylaşmak istedim. Böyle bir ismi okuyor olmak ayrı bir güzelliktir bizim için.
'' Sana büyük bir sır söyleyeceğim zaman sensin Zaman kadındır ister ki Hep okşansın diz çökülsün hep Çözülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına Bir taranmış Bir upuzun saç gibi zaman Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın Bu mavi çanaklarda kan gibi durdurulmuş zamanın işkencesi Buysa daha beterdir giderilmemiş istekten bitmez tükenmezcesine
Sana büyük bir sır söyleyeceğim bilmem ben Sana benzeyen zamandan söz açmayı Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm Tıpkı uzun bir süre garda El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler Ve bilek söner yeni ağırlığından gözyaşlarının''
Şiir harika ve güzeldi bu iki kelime de anlatamadı ama olsun. Kutluyorum.
gölgene döktüğün kirli sulara aldırmadan bozdum yine yeminlerimi sen kalın yalnız ve çocuk dudaklarınla iskender şiirleri okusan da kör bıçaklara sarı güller ve dikenler her gece kanatacak yorgun ellerini züleyha sen arka sokaklarda bir elmayı jiletle ikiye böleceksin kadehlere ölü tırtılları ve mor suları doldurup radyoda çalan partizan bir şarkıya ağlayarak eşlik edeceksin şah damarımın üstünü karanfillerle kapatacaksın
züleyha
gözyaşların dökülürdü ağzında ki sancıyan sözcüklerde
çocuklar ve çığlıklar kırardı zincirlerimi
gecenin tırnakla çizilmiş sırtında bir rüzgâr eserdi
saat kulesinde zaman yokluğunu beş geçerdi
duvarlarına kırmızı şarap serpilmiş bir otel odasında züleyha
sesinde sigara söndürülmüş bir caz şarkısı
kırk haramiler caddesinde düşürdü dilindeki istanbul’u
ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin
züleyha
yüzünün nemli sayfalarını çevirip sana bir masal anlatacaktım
uçurum ve beyrut kokulu saçlarını tahta bir tarakla tarayacaktım
sen bir yağmura tutulacaktın
ardından bir çöle
rüyâlarını karıştıran ellerimi yakalayacaktın
uzaklardan kağıttan gemilerle bana gelecektin
yüzüm gülecekti
gözyaşlarını saklayan kadın karanlıkta ateşe atacaktın ıslak kirpiklerini
duvarlarına kırmızı şarap serpilmiş bir otel odasında züleyha
sesinde sigara söndürülmüş bir caz şarkısı
kırk haramiler caddesinde düşürdü dilindeki istanbul’u
ölü kelebekleri avuçlarımın kısa yol hikayelerine bırakıp giderdin
züleyha
gölgene döktüğün kirli sulara aldırmadan bozdum yine yeminlerimi
sen kalın yalnız ve çocuk dudaklarınla iskender şiirleri okusan da
kör bıçaklara
sarı güller ve dikenler her gece kanatacak yorgun ellerini
züleyha sen arka sokaklarda bir elmayı jiletle ikiye böleceksin
kadehlere ölü tırtılları ve mor suları doldurup
radyoda çalan partizan bir şarkıya ağlayarak eşlik edeceksin
şah damarımın üstünü karanfillerle kapatacaksın
kırmızı
kıpkırmızı züleyha
...
Etkiliydi şiiriniz serbest nazım dizelerinizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.